YERYÜZÜ KİMİNDİR?
Bir kitap okumuştum 'İslamda Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü' yazarı Muhammed İkbal, Allame İkbal olarak ta bilinen İslam alimi, şair, filozof ve politikacı, 187
Bir kitap okumuştum; “İslamda Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü” yazarı Muhammed İkbal, Allame İkbal olarak ta bilinen; İslam alimi, şair, filozof ve politikacı, 1873 yılında Pakistan’ın Pencap eyaletinde doğan İKBAL ülkesinin siyasetine de katılmış, “Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir” şeklinde politikayı yorumlayan bir deha.
Kurtuluş savaşı yıllarında; TÜRK HALKININ milli mücadelesine destek vermek için, o tarihte zor koşullarda yaşayan Pakistan halkını örgütleyerek, 1,5 milyon sterlin toplayarak Ankara hükümetine göndermiş, 21 Nisan 1938’de vefat eden ulusal kadim dost; yüreğimizin mutena bir köşesinde yaşamaktadır.
İngiliz sömürüsüne karşı kaliteli ve manalı başkaldırışı ile Muhammed İkbal Pakistan’ının kuruluşundaki öz veri ve emeğinden dolayı Mehmet Akif Ersoy’a benzetilmiştir.
Kitapta sarsıcı açıklamalarla; insanın alışılmış düşünce sistemini -üst eden yorum ve alıntılı kurgu düzeni ile harika; sayfa 221’de şöyle diyor, yazar.
Mevlana’nın şu sözlerini duyup heyecanlanmamak mümkün mü;
“Toprağın içinde
Maden ve taş ülkelerinde yaşadım
Sonra, hayvanlarla, yerde, havada ve deryalarda saatlerce dolaştım,
Yeni bir doğuş içinde,
Denize daldım, havada uçtum, yerde süründüm ve koştum,
Ve cevherimin bütün sırrı bir şekil içinde birleşti ve hepsini gözün önüne getirdi
Ve işte insan!
Sonra da gayem
Bulutlardan öte, göklerden öte
Hiç kimsenin değişmeyeceği ve ölmeyeceği yerde
Melek şeklinde, sonra yine yola
Gecenin ve gündüzün sınırları dışında
Ve hayat ve ölüm, gözle görülen veya görülmeyen,
Bütün varlıkların ezelden mevcut olduğu yerde, bir tek ve bütün olarak”
İnsan benliğinin gelişimi, insanın uyanışı ve yücelişi, Tanrı’ya vuslatın yolu aşktan geçer. İlimle akıl, akılla iman ve imanla aşkın terkibi noktasında. Duygu ve idraki ön planda tutar.
İkbâl, hayatı pasifize eden ve insanı tembel kılan kadercilik anlayışına son derece karşı, ona göre milletleri sefalete götüren ve aynı zamanda kölelerin sığınağı, kaderciliktir. Hâlbuki hür irade yüksek ruhlu insanların düşünce tarzıdır.
”Mevlâna’nın “âşk bütün zehirleri bala çeviren iksir” anlayışı, İkbâl tarafından çağımızda yaşanan acıları, mutluluğa çevirecek yegâne kurtarıcı olarak görülmüştür.
İkbâl’e göre asrın hastalığı sevgiden mahrum oluştur. Sevgisiz toplum güvensiz toplumdur. İçinden çürür. Aşk ve sevgi, dinin, hayatın ve benliğin itici gücüdür. Aşk insana kişilik kazandırdığı gibi, hayatın sırrını keşfetmeye yarar. Aşk geliştikçe benlik gelişir. Aşktan mahrum bir benliğin boşluklarını kin ve nefret doldurur.
İkbâl’e göre sevgiye dayanmayan bir din anlayışı, hayatı tahrip eder, toplumu yıkar. Bir insanlık suçu haline geldiği gibi din de bunun kurumu haline gelir. İkbâl, dinin, ahlakın aslının aşk olduğunu düşünür. Hatta: “Müslüman âşık değilse kâfirdir” (E. H. 59) . Nitekim Mevlâna da Divân-ı Kebîr’inde “ben aşkı olmayan kişinin insanlığını inkâr ederim” demektedir.”
Muhammed İkbal’ın iki şiiriyle selamlaşalım.
YERYÜZÜ KİMİNDİR
toprağın derinliğinde tohuma can veren kim
deniz dalgalarından bulutları göğerten kim
ufuklardan bitkilere yaşam sunan rüzgârı estiren kim
yeryüzü kimindir, o baktığın güneşin ışığını gönderen kim
buğday başağının gözelerini inci ile dolduran kim
mevsimleri sırasıyla değişme özelliği veren kim
ey toprak ağası bu topraklara bir bak senin mi ki, değil
babanın tapulu malı değil, benim değil, bilirim kimdir kim
ÖZÜ GEÇİCİ OLAN GÜZELDİR GERÇEKTEN
tanrıya sordu bir gün güzellik
sen beni niçin sonsuz kıldın ki dünyada
yanıt geldi: bir resim atölyesidir dünya
uzun bir yokluk gecesinin öyküsüdür
rengi ile ortaya çıktığından değişim
özü geçici olan güzeldir gerçekten
ay yakınlardaydı, duydu bu konuşmayı
söz yayıldı gökyüzünde, duydu seher yıldızı bile
yıldızlardan duyduğunu şebneme anlattı seher
göğün sözlerini iletti yerdeki ailesine
şebnemin haberiyle çiçeklerin gözleri yaşla doldu
goncanın küçücük yüreği gamdan kanla doldu
bahar ağlayarak çekip gitti bahçeden
gezmeye gelen gençlik, yaslara bürünüp gitti hemen