Selim Şengül

Akışa kapılmak

Selim Şengül

Bir İç Yolculuk ve Toplumsal Ayna

Siz, akan bir nehri uzun uzun izleme ve dinleme fırsatını buldunuz mu? Nehirler, bize sürekli bir şeyler anlatır. Akışları, coşkusu ve sakinliğiyle, bize hayatın anlamını, değişimin kaçınılmazlığını hatırlatır. Nehirleri dinlemek, kendi iç sesimizi dinlemek gibidir. Belki de bu yüzdendir ki, nehirler insanları büyülemiş, onlara ilham vermiştir. Tarih boyunca insanlık, nehirlerin kıyısında toplanmış, onlardan hayat bulmuş ve onlara hikayelerini yazmıştır.

Bir nehir düşünün; kaynağında coşkulu bir genç gibi coşar, yatağında ilerlerken türlü engellerle karşılaşır, bazen sakinleşir, bazen coşar. Tıpkı bir insanın hayatı gibi. Toplumlar da nehirler gibi sürekli bir akış içindedir. Değişirler, dönüşürler, bazen büyürler, bazen küçülürler. Nehirler, bu değişimin tanıklarından biridir. Nehirleri bir insanın iç yolculuğuna benzetebiliriz veya toplumun değişimine, dönüşümüne benzetebiliriz. Nehirler, coğrafi birer varlık değil, aynı zamanda pek çok kültür ve inanç sisteminde derin anlamlar taşıyan sembollerimizdir. Özellikle tasavvufta, nehirler; akışkanlık, süreklilik, temizlenme, ilahi aşk ve yolculuk gibi kavramlarla ilişkilendirdiğimizde, insanın içsel yolculuğunda bir rehber niteliğindedir. Tasavvufi bir tefekkür için eşsiz bir fırsattır.

Fuzûlî; dünyayı, yokluk denizine akan sel suyuna; aşığı ise sel suyuna düşmüş ve avare bir şekilde dönen çerçöpe benzetir. Bâkî ise kemâl denizine ulaşabilmek için akarsu gibi toprak içinde sürünerek ilerlemek gerektiğini ileri sürerek, alçak gönüllülüğün insanı kemale ulaştırdığını anlatır.

Anadolu'nun her karış toprağı, ayrı bir güzelliğin fısıldadığı bir sır saklar. Bu sırları çözmek, ruhumuza bir ziyafettir. Bu durumdan yararlanmayı bilmeyen, bundan bihaber insanlar da mevcut. Hayatı sadece yemek, içmek ve canice hisler besleyen insanlar maalesef toplumun bir yerinde kambur kalacaktır.

Ülkemizde, son zamanlarda yaşananlar, bana bir şeylerin yanlış aktığını fısıldıyor. Fısıldamakla kalsa iyi, adeta bağırıyor kulaklarımızın dibinde. İnsanız, merak ediyoruz, toplum nereye gidecek, nerede duracak, duracağı yeri bilecek mi? Toplumun bozulmasının birçok sebebi olabilir, bu da herkesi yakından ilgilendiren bir sorundur. Bunları düzeltecek yetkili makam var mı, varsa nerede, etkisi ne derece? Ben toplum bilimci değilim. Sadece "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." hadisine dayanarak konuşma cüretinde bulunuyorum ve düşünüyorum.

Ahlaki değerlerin zayıflaması, dürüstlük, güvenilirlik, yardımseverlik gibi temel ahlaki değerlerin önemsenmemesi, hızlı kentleşme ve modernleşme, küreselleşme ve kültürlerin etkileşimi, medya ve iletişim araçlarının etkisi, çevre kirliliği gibi sorunlar, içimizi burkan bir tablo ortaya çıkardı.

Bu yüzden nehirler, insan ve toplum gibidir. Akmak veya akmamak, kendinize katacağınız değerlere bağlıdır. Konuyu derinlemesine incelemek isteyenler, ilgili alan uzmanlarına başvurabilirler. Benim amacım sadece bu konuya dikkat çekmekti.

Yazarın Diğer Yazıları