Ömer Enes YILAR

Bu şehirde yaşayan ve bu şehri kendisine azıcık bile dert edinen her kim varsa onlara sesleniyorum!

Ömer Enes YILAR

24 Ocak 2020 tarihinde 22 saniye süren ancak etkisi belki de ilimizin 22 yıllar daha sürecek yıkıcı bir depremi yaşadık. Depremle yıkık bir şehirle baş başa kaldığımız gibi birçok canımızı da yitirdik. 

Puslu bir hava, aşırı soğuk, kar, kış ve bu iklimin ve şartların getirdiği mahrumiyet ve mağduriyet…

Deprem, soğuk bir 24 Ocak günü gelmişti. Gelen depremdi ve fakat her şeye rağmen şehir olarak, ülke olarak bu depremin altında kalacak bir millet değildik. Hayatın bu gerçeklerini de bilerek enkaz haline gelen bu kenti yeniden kuracak güçlü bir devletimiz, zorluklar anında kenetlenen bir milletimiz vardı.

İş dönüşü enkaz kaldırma çalışmalarının önünden geçip sığındığımız iki göz bir evden televizyonu açıyorduk ve bütün kanallarda aynı görüntüler vardı. Geçip gittiğimiz viran olmuş yollar ve binalar, bu kez tüm haber kanallarından canlı yayın yaptığı doğal platformlara dönmüştü.

Ellerimiz semada, kulağımız televizyonda bir canımızın daha kurtulması için dualar ediyorduk.

Hepimiz aynı şeyi düşündük değil mi? Ne yaptık ki biz, neden geldi bu bizim başımıza?

Nereyi gezip dolaştıysak sohbet konusu hep aynıydı, ‘Elazığ çok değişti ama yine de Allah korudu!’

Evet, Allah korudu! Ben, belki birilerinin alay konusu olsa bile bu şehrin sıradan bir şehir olduğunu düşünmüyorum. Bu şehir, nice evliyaların nice Allah dostlarının şehridir, devletine ve dinine bağlı insanların yaşadığı ve bu uğurda nice şehitler vermiş son kaleden bahsediyoruz sonuçta. Kim neye inanırsa inansın ben kaybettiklerimize odaklanıyorum ve bu musibetten de hangi dersleri çıkarmamız gerekiyor en çok da bunu düşünüyorum.

Hülasa zor günler yaşadık ve bugüne kadar da birçok sıkıntıyı aşarak ulaştık ancak gerek deprem öncesi zaten hak ettiğini alamayarak çevre illere göre sürekli gerileyen gerek depremden bugüne kadar yaşanan süreçteki yıpranmayla iyice sıkıntılı bir sürece giren şehrimiz için artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi diye düşünüyorum.

Depremle birlikte yaraların sarılması için devletimizin özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Elazığ’a ne kadar kıymet verdiğini hepimiz biliyoruz değil mi? Elazığ’a aktarılan milyarlarca kaynağın bugün depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hala birçok tartışmanın gölgesinde kaldığını da yine hepimiz adımız gibi biliyoruz.

O halde gün birlik ve beraberlik günüdür, muhalefeti, iktidarı, esnafı, vatandaşı, STK’ları, iş insanları bittabi toplumun tüm dinamikleri bir araya gelerek bu şehir için behemehâl bir şeyler yapması gerekmektedir.

Günler öncesinde Elazığ’ın siyaset duayenlerinden Sayın İlyas Keskin ile yaptığım bir söyleşi de kurduğu cümleler bu şehrin nasıl ihya edileceğinin ipucunu da veriyordu aslında, dinleyelim ne diyordu Sayın Keskin:

“Elazığ’ın krom tesisleri var. Alacakaya krom potansiyeli ile dünyadaki sayılı alanlardan biridir. Bu kromun Elazığ’da işlenmesi ve şehrimize ait ürünlerin burada üretilmesi gerekmektedir. 

Elazığ’da siyasilerin böyle bir çalışması olmadı. Bu kadar büyük bir potansiyel olmasına rağmen Elazığ’a bir girdisi de yok, orada çalışanlar dışında Elazığ’a bir faydası yok. Başka yere aktarılıp gidiliyor bu kaynaklar. Mutlaka bu kromun Elazığ’da işlenmesi lazım. 

Maden’de altın, bakır ve demir cevherlerinin olduğunu herkes biliyor. Bunları işleyecek tesislerin kurulması lazım. Bu zamana kadar Maden’in de kıymeti bilinmedi. Eğer bu yapılırsa Elazığ ihya olur.”

İşte Sayın Keskin’in bahsini ettiği Maden’deki o cevher, bugün artık somutluk kazandı. Uzun zamandır etüt çalışması yapılan Maden yakınlarındaki bir bölgede oldukça verimli madenlerin bulunduğu kesinlik kazanırken, şimdiden yabancı ve yerli sermaye grupları buraya gözlerini diktiler bile… 

Yine konuyla ilgili ilk uyarıyı Hakimiyet Gazetesi aracılığı ile Sayın Av. İbrahim Gök yapmış ve Elazığ'da ve ülkemizde birçok maden alanının İngiliz Yatırım Fonuna devredildiği konusunda duyumlar aldığını belirtmişti.

2004 yılında özelleştirilen ve bugün orada çalışanların aldığı asgari ücret dışında şehrimize hiçbir katkısı olmayan krom gibi Maden’in de aynı kaderi yaşamasına müsaade etmemeliyiz.

Hem Maden ilçemizde hem Alacakaya’da hem de şehrimizin sınırları içerisinde nerede olursa olsun bir gram nimetini dışarıya bırakmamalıyız. Bu şehirde çıkan cevher bu şehrin insanları tarafından değerlendirilmeli hatta dışarıya çıkmasına bile fırsat verilmeden Elazığ’da işlenerek ürün haline getirilmeli ve ihracı da bu şekilde yapılmalıdır. 

Bunu yapacak olan de şehrin iş insanlarıdır. Yabancı firmalar, cevheri alıp yarı hammadde olarak yurt dışına satıyor, oradan da mamul ürün olarak belki 300 kat fazla fiyata tekrar bize satılıyor.

İlimizde bulunan başta krom, bakır olmak üzere madenlerin çıkartılmakla birlikte onu mamul haline getiren entegre tesisler yapılmadığı sürece bu topraklardan elde edilen zenginlik bu topraklara ve insanlara değil dev holding ve küresel sermayeyi zengin edecektir.

Bu şehirde yaşayan ve bu şehri kendisine azıcık bile dert edinen her kim varsa onlara sesleniyorum! Bu kez de kaybedersek bu şehrin 100 yılını çöpe atmış oluruz. 

O yüzden lütfen bu kez kadar birliği ve söz birliği yaparak hep birlikte sesimizi yükselterek duyuralım. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir talimatı ile ilimizin ihya olacağı gerçeğini göz ardı etmeyelim! Bugün değilse ne zaman?
 

Yazarın Diğer Yazıları