Muhammed KURŞUN

Çok Erken Pes Eder Olduk…

Muhammed KURŞUN

Rahmetli babamın aramızdan ayrılışının 11.yılında bana anlattığı bir hikaye aklıma geldi tabi sizlerle paylaşacağım lakin birkaç kelamdan sonra…

Eski insanlar parayı az kazanır ama çok mutlu olurlardı; Sıla-i Rahim olmazsa olmazlardan ve sofralarda ise bulgurpilavı yanından ayranı, soğanı…

Neden mi? Tabii ki azim, aza kanaat, şükür, saygı, sevgi, hoşgörü ve en önemlisi umutsuzluğa yer yoktur. Hal böyle olunca sorunlar yumağını çözmek pekte zor olmuyor. Düşünsenize bir köyün işini; bir hasat zamanı paylaşma ve yardımlaşma duygusuyla kimse zorlanmadan, dallanmadan ve eldeki kıt imkânlarla bütün hanenin işi yarıda kalmazdı.

Ankara’da tanıştığım çok değerli psikiyatrist hocam umutsuzluğun birçok depresyonun temel sorunu olduğunu söylerdi. Tabi umutsuzluk ise maalesef yanı başımızda olmaya devam ediyor.

Çocuklar anne ve babalarını umut ışığı görmekten çıkarıyorlar ve gençler başarılı bir grafiği olsa bile gelecek görmemeleri ne kadar acı bir durum. Çok ciddi bir yola girmişiz ve tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görememekteyiz.

Zümer Suresi, 53. ayet: (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir."

Hülasa, umutsuzluğa yer yok ve azimle elindekinin değerini bilerek yolumuza devam etmeliyiz. Bizler asla zorda mekânı terk edenlerden değiliz velhasılıkelam…

Şimdi rahmetli babamdan duyduğum kıssayı paylaşmak istiyorum… Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti. Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitiremeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu. Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim". Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi.Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.

Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur, anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum".

Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir…

Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak".

Yazarın Diğer Yazıları