Hanifi Yavaş

CHP Atatürkçü Mü?

Hanifi Yavaş

Sosyolog Dr. Hulki Cevizoğlu’nun CHP ile ilgili tespiti bu yazımızın omurgasını oluşturmaktadır. 

"CHP, Atatürk'ün kurduğu bir partidir ama Atatürk'ün partisi değildir. Atatürk'ün partisi 1938'de 09.05'te bitti" 

Cevizoğlu'nun bu tesbiti sadece sosyolojik bir tespit değil aynı zamanda tarihi bir okumadır. 

Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı günlerde adeta bu günleri görmüştür. 

Atatürk döneminin en önemli gazetecilerinden olan Falih Rıfkı Atay "Babanız Atatürk" adlı eserinde kendi yaşadığını şöyle anlatır. 

“Bir gün CHP Genel Sekreteri Recep Peker CHP ile ilgili bir vesikayı imzalatmak üzere Atatürk’e getirir. Atatürk, Peker’in getirmiş olduğu vesikanın üzerine “Partim” ibaresini yazar. 

Peker şaşkınlıkla “Paşam niçin CHP yazmıyorsunuz?” diye sorar… 
Atatürk oldukça anlamlı bir cevap verir: “Ne bileyim sonuna kadar CHP’nin benim partim olacağını.”

Süreç içerisinde CHP'nin geldiği durum ve ürettiği politik söylemler, Atatürk'ün öngörüsünü haklı çıkarır niteliktedir. 

Tarihi olaylara fazla girmeden, Atatürk'ün bu tespitinin tarihe not düşmek adına çok önemli olduğunu söylemek mümkündür. Maalesef CHP, gerçek Atatürkçülerin değerlendirmelerine göre, Atatürk’ün partisi olma özelliğini kaybetmiştir. Daha da ötesi bugün Atatürk ve Atatürkçülükten siyasi rant devşirenler daha Atatürk hayatta iken kendisini tehdit ve tasfiye etmeye çalışmışlardır. 

Atatürk sonrasında CHP liderleri, yöneticileri ve kadroları iç siyaset, ekonomi, terör sorunu, ideolojik tutumları ve dış politikada esas olarak Atatürk’ü referans almayarak sadece ismini kullanmışlardır. 

Atatürk sonrası CHP, genel başkanların partisi olarak siyasi yaşamına devam etmiştir. 

Atatürkçülüğü kendi tekelinde tutarak seçmen kitlesini elde tutmaya çalışmışlar ve kendi siyasal konumlarını pekiştirmek amacıyla bir araç olarak kullanmışlardır. 

Özellikle bugün, Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin Atatürk’ün CHP’si ile aynı istikamette olduğunu söylemek mümkün değildir. 

Zira Kılıçdaroğlu, 20 Haziran 2014’te Habertürk’te yaptığı bir konuşmada, “Atatürk’ün kurduğu CHP ile bu CHP aynı mı?” diye sorulunca, “Hayır… Biz 1930’ların CHP’si değiliz” demiştir. “Peki, farkınız ne?” diye sorulunca da, “Dünya kadar fark var” cevabı vermiştir. 

Bu ifadeler açıkça Atatürkçülüğün terk edilişinin itirafıdır. 

FETÖ’nün, Deniz Baykal’a yönelik kaset kumpasının ardından genel başkan olan Kılıçdaroğlu ve yönetimi, Baykal’a yakın olan ulusalcı bütün isimleri çeşitli bahanelerle partiden uzaklaştırmıştır.

Süreç içerisinde, CHP’deki eksen kayması da iyiden iyiye hissedilmeye başlanmıştır.

CHP'de artık tüm dengeler değişmiştir. 

10 Aralık Hareketinin öncü isimleri, Burhan Şenatalar, İbrahim Kaboğlu ve benzerleri
CHP’yi ele geçirerek ekseninden kaydırmakta başarılı olmuşlardır. 

Hareketin savunucularından Oğuz Kaan Salıcı’nın önce İstanbul İl Başkanlığı’na daha sonra da Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilmesi bu gerçeği gözler önüne serdi. Batı-ABD yanlısı ve Atatürk ilkelerinden uzak olan bu kesim, devleti ile problemli, Atatürk kelimesine bile mesafeli olan Canan Kaftancıoğlu’nu da İstanbul İl Başkanı koltuğuna getirmiştir. CHP her geçen gün Atatürk çizgisinden uzaklaşarak HDP, bölücü terör örgütleri ve onların siyasi uzantıları ile yakın ilişkiler  kurmuştur. Bu yakınlaşma seçimlerde ittifaka dönüşerek İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere seçimlerde HDP’den destek alan CHP, bazı bölgelerde de ulusalcıların tüm itirazlarına rağmen HDP’ye yakın isimleri aday göstermiştir. 

Hayatı, Atatürkçülük ve CHP saflarında geçen Muharrem İnce'nin, "CHP'nin Atatürkün yolundan çıktığını ve CHP'nin MYK'sının yarısı geçmişte bir başka partide CHP'ye karşı mücadele etmiş insanlardan oluşuyor." eleştirisi de önemlidir. 
Parti içerisinde, CHP-FETÖ-HDP ilişkisine karşı çıkan kim varsa partiden gönderilmiştir. Partideki Atatürkçüler tek tek tasfiye edilmiştir. 

Atatürk'ün, Batı emperyalizmine karşı mücadele temelinde yükseldiği görülürken, yeni CHP ise Türkiye düşmanı ABD ve Batı hayranlarının bakış açısını kurtuluş reçetesi olarak görmektedir.

Partinin önemli isimlerinden Ünal Çeviköz'ün şu açıklamaları, CHP'nin nerelere evrildiğinin açık kanıtıdır. 

Çeviköz’ün şu konularda ABD başkanının Türkiye’ye çağrı yapmasını istemesi CHP adına düşündürücüdür. 

“Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması.” 

Baykal’a yapılan FETÖ’nün kaset kumpası sonrası, kendi tabirleri ile CHP’yi Atatürk düşmanı, yobaz, FETÖCÜ, bölücü ve Amerikancılarla doldurarak bu süreci tamamlamışlardır.

İşte bu isimlerden bazıları:

Saadet Partisinden seçilen, "CHP’nin yegâne eseri Anıtkabir. Savaş döneminde, ekonominin küçüldüğü bir dönemde 40 milyon TL’ye mal oldu. O da Marmaray gibi 9 yılda bitti.” diyen ve daha sonra CHP'ye transfer olan Cihangir İslam, 
Mustafa Kemal Atatürk'e "Kefere" diyen
eski Milli Görüşçü ve şimdi CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, 
yine eski Milli Görüşçü şimdi CHP milletvekili olan Abdullatif Şener, 
Eski ANAP'lı liberal  İlhan Kesici, 
terör örgütlerine selam gönderen İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 
PKK'lı teröristlerin cenazesine giden milletvelilleri, 
Atatürk resmini indiren Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. 

Bunlar gibi birçok kişinin CHP'de yer alması bu konuda yapılan eleştirilere zemin hazırlamıştır.
 
Yeni CHP için yapılan en büyük eleştirilerden biri de, Atatürk'ün görüşleri ve uygulamaları çok net biçimde ortada iken, ülke yönetimine talip olan CHP'nin, toplumun yararına, Atatürkçülük adına hiç bir proje üretememiş olmasıdır. 
Bugünkü CHP'nin, Atatürk'ü esas alarak ekonomi, dış politika, terörle mücadele, vs gibi konularda geliştirdiği tek bir politikası yoktur. Atatürk’ün kurduğu CHP ile Atatürk’ün ismini kullanarak oy avcılığı yapmak dışında bir hiçbir bağı kalmamıştır. 
Atatürk’ün CHP’sinin altı okundan biri olan Milliyetçilikten adeta ödü kopan bir CHP yönetimi vardır. 

Kısacası ne CHP Atatürk’ün partisidir ne de bu ülkenin solu,  geleneksel CHP ile uyumlu bir politik duruş göstermektedir. 

Bu siyasal gerçekliğin tanıklığını bizzat MHP’yi kuran rahmetli Alparslan Türkeş yapmaktadır.

“CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitseydi, ben MHP’yi kurmazdım.” demiştir.
 

Yazarın Diğer Yazıları