Cemil TURGUT

BÜYÜK ŞEHİR OLMAYI HAK EDİYOR MUYUZ?

Cemil TURGUT

Cumhurbaşkanımızın büyük şehir belediyesi olmayla ilgili bir açıklama yaparak otuz ilin daha büyük şehir yapılacağını söylemesiyle ilimizde büyük bir sevinç ve heyecan yaşandı. Daha önce sivil toplum kuruluşlarının yoğun çabalarına rağmen merkez nüfus değil de il genel nüfusu dikkate alındığı için büyük şehir belediyesi olmayı kıl payı kaçırmış ve Elazığlılar olarak bir haksızlığa maruz kaldığımızı iddia etmiştik. Peki acaba Elazığlılar olarak büyük şehir olmayı ne kadar hak ediyoruz. Cadde ve sokaklarının sağına soluna gelişi güzel bırakılan arabalarla trafik akışını engelleyerek, yeni yerleşim yerleri de dahil plansız yapılaşmayla büyük şehir olmayı hak ediyor muyuz? Çayda Çıra Mahallesi gibi yeni kurulan bir yerleşim bölgesine “saldım çayıra Mevla’m kayıra” misalinden cadde ve sokaklarına gelişi güzel bina yaparak büyük şehir olmayı hak ediyor muyuz? Daha birkaç gün önce yapılan asfaltı keyfimize göre kazarak, orayı günlerce çukur halinde bırakıp gelip geçen arabaların çukura düşmesiyle neredeyse kazalara sebebiyet vererek büyük şehir olmayı hak ediyor muyuz? Üç bin kişilik üniversite öğrenci yurdunu üniversite kampüsüne değil de birilerine peşkeş çekip mahalle içine yaparak başta ulaşım sonra da bir takım sosyal problemlere sebebiyet veren bir zihniyetle mi büyük şehir olacağız? Özellikle sabah işe giderken akşam işten eve gelirken neredeyse şehrin her bölgesinde sıkışan ve tam bir keşmekeşe dönüşen trafikle mi büyük şehir olacağız? İşsizliğin başını alıp gittiği, kahvehanelerin işsiz gençlerle tıklım tıklım olduğu bir şehirle mi büyük şehir olacağız? Yatırımın olmadığı olanın da engellenmeye çalışıldığı doğru dürüst bir organize sanayinin olmadığı  derme çatma her an yıkılacakmış gibi duran yapıların olduğu küçük sanayi sitesiyle mi büyük şehir olacağız? Allah korusun bir deprem olsa arama kurtarma ekiplerinin ya da araçlarının giremeyeceği ilimizin sokak ve caddeleriyle mi büyük şehir olacağız? Şehrin güney ve kuzey kesimlerinde duvarları çatlamış, rutubetten artık kokusu tüm şehri sarmış, içinde yaşayan çaresizlerin hastalıklarla mücadele ettiği ve yaklaşık elli yıldır onlarca belediye başkanının gelip geçmesine rağmen kentsel dönüşümü bir türlü gerçekleştirilmeyen evlerin olduğu mahalleleriyle mi büyük şehir olacağız? Yetkililerinin televizyon  kanallarını gezerek sadece  laf ürettiği ama tarım, orman ve hayvancılık alanlarının boş olduğu,  başka bir şey üretmediği resmi kurumlarıyla mı büyük şehir olacağız? İlin sesi olan, dik durması, yanlışı cesurca dile getirmesi gereken fakat eleştirmekten korkan bu medyayla mı büyük şehir olacağız. Elbette büyük şehir olmalıyız. Ama  büyük şehir olmak için vatandaşıyla, resmi kurumuyla, sivil toplum kuruluşuyla, kısacası tüm kesimleriyle Büyük şehir olmayı hak ederek büyük şehir olmalıyız.  

Yazarın Diğer Yazıları