Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Yeni Vezin ve Anadolu Dergiciliği

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Masamın üzerine, “Yeni Vezin Edebiyat-Kültür-Sanat Dergisi…” bizlere
tebessüm ediyor.
Yeni Vezin Dergisi, Şair- Yazar Hikmet Elitaş’ın Yönetiminde,
Türkçenin Başkenti Karaman İlimizde
3 ayda bir yayınlanıyor.
Elimizde, Yeni Vezin Dergisinin son üç sayısı bulunuyor. Her
sayısında, ‘önemli dosyalar açılıyor’ O dosyalarda, ‘atölye
çalışmasına…’ şahit oluyorsunuz.
Yeni Vezin Dergisinin 19.ncu sayısında, “Kadınlarımız- Annelerimiz…’
bir dantel misali, ‘annelerimize ve de kadınlarımıza yakışır bir üslup
edasıyla işlenmiş…’ Her yazıda ve dergide yer alan her şiirde,
‘incelik, sadelik ve zarafet kokuyor…’
Yeni Vezin Dergisinin 20.nci sayısı, “Vefatının 10.yılında Bekir Sıtkı
Erdoğan’a ayrılmış…”

Bu büyük bir vefadır. Sanatımıza, edebiyatımıza, musikimize, bu
toprağın iyiliksever, vatanperver insanlarına sıla-i rahimdir.
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Elâzığ Şehrinde kimleri
buluşturmadı ki? 1992 yılından itibaren bu şehirde, ‘öyle nezih edebi
sofralar kuruldu ki; bu sofralar zaman içerisinde sesin, sözün,
sohbetin edebi mahfiline dönüştü!’ Sadık Kemal Tural Hoca’nın
ifadesiyle, “Elâzığ Şehrini, Şiirin Başkenti...” olarak anılmasına
vesile oldu.

Rahmet Mekân Bekir Sıtkı Erdoğan’ın her eseri hafızalardadır… Tâ,
Ortaokul yıllarından bugünlere ezberimizde olan, “Gurbetten gelmişim,
yorgunum hancı/ Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş/ Aman karanlığı
görmesin gözüm/ Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş!” Şiirin, sanatın
abideleşmesi derseniz, ‘gönüllerde taht kuran…’ usta kalemler akla
gelir.

Yeni Vezin Dergisinin 21.nci sayısı, “Şiir…” dosyası ile okuyucuya
merhaba diyor.
Prof. Dr. Sadık Kemal Tural şöyle der; “Gerek nazım, gerek çok
imbiklenmiş bir söz mimarisi saydığım şiir,  her türden heyecanların
paylaşıldığı yapılardır.  Bütün mesele dili güzel kullanıp âhengi
yakalayıp başkalarının da tekrar etmeyi isteyeceği bir kelimeler
bahçesi yaratmaktır. Merhum Abdurrahim Karakoç ile Merhum Niyazi Y.
Gençosmanoğlu’nun birer sehl-i mümteni örneği olan şu mısralarını
tekrarlayıp bu konuda fazla söz söylemeyelim:
“Şiir bir cennet bahçesi/ Girmeyene anlatılmaz/ Cennet nedir, bahçe
nedir?/ Görmeyene anlatılmaz” (Abdurrahim Karakoç)
“Şiir dikenlikte lâleye benzer/ Ne fıkraya ne makaleye benzer/ Şair
vatan içre kaleye benzer/ Korur milletinin itibarını!”
Cemil Meriç, “Hür tefekkürün kaleleri” der. Bizler, son yüz elli
yıldır, “sohbet meclislerini…” dergilerde oluşturduk. Fikirler,
‘dergilerde yankılandı…’ Edebi akımlar, ‘dergilerde asıl yataklarına…’
kavuştular. Bir söz vardır, sıklıkla kullanırım; “sanatı ve edebiyatı
ilim muhiti besler!” Yaşadığımız şu coğrafyada buna şahit olduk/
olmaktayız da… O sebepledir ki, aydınlarımıza, yaşadıkları muhitlerde
çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Rahmetli Ahmet Kabaklı’yı, ilk öğretmenlik yeri olan Diyarbakır’da,
‘ilim muhitiyle buluşturan adres Diyarbakır Halkevi’nin çıkardığı
Karacadağ Dergisi olacaktır!” Bu dergide, Diyarbakır’ın mütefekkir
insanı Şevket Beysanoğlu ile birlikte aynı edebi sofrada yer
alacaklar…

Dergiler için, Onlar bizim yol arkadaşımız… Anadolu coğrafyasının
üzerindeki, ‘ışık seli…’ Dergilerimiz, ‘fikir ve aksiyon kaleleridir…’
Güzel Türkçemizin, haysiyet davasının, ‘kalem sütunlarıdır…’ Onlarla
baş başayım, Anadolu’yu büyük bir huzur içerisinde geziyorum… Onlar,
bu memleketin, ‘en içli, en soylu okulları…’

Hafızalarımızı biraz olsun yoklayalım! 16-18 Şubat 2014 tarihinde,
Eskişehir’de; Avrasya Yazarlar Birliği ve TÜRKSOY işbirliği ve
TİKA’nın katkılarıyla; “6.ncı Türk Dünyası Edebiyat Dergileri
Kongresi…” düzenleniyordu. Büyük Türk Düşünürü İsmail Gaspıralı’nın
Vefatının 100.ncü Yılı Anısına toplanan kongreye, “16 ülkeden önde
gelen 33 Edebiyat Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni ve Temsilcileri
katılmışlardı…” Dergiler, “Gönül Coğrafyamızın en sağlam köprü
ayaklarıdır!” O ayaklar üzerinde, bir büyük medeniyeti taşımaktadır.
Hemen şunu da ifade etmeliyim; ilk defa ülkemizde, “dergi paneli…”
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla gerçekleşiyordu. O panelden bir
yıl sonra, “Atatürk Yüksek Kurumu…” tarafından, Prof. Dr. Sadık Kemal
Tural’ın öncülüğünde, “Dergilerin problemleri masaya yatırılacaktı!”
Dergilerimiz için, ‘milli kültürün irfan sofrası’ diyebiliriz.
TUİK’in açıklamaları önümüzde… Her geçen yı, “bir önceki yıla oranla
dergi ve gazete tirajlarının düştüğünü görmekteyiz!”  Bir ülkede,
‘sosyal ve kültürel hayatın zenginliğini ne ile ölçersiniz?’
Yıl içerisinde, ‘kişi başına düşen kâğıt tüketimiyle…’
İmam Gazali ne diyorlar; “Söz kabuk, mana özdür/ Söz sedef ise, mana
incidir/ Öz olmayınca kabuğu neylersin?/ İncisi olmayan sedef neye
yarar!”

Yıllar önce, “Anadolu Dergiciliği…” üzerine kaleme aldığımız bir
yazıda şu ifadelere yer veriyorduk; “Bir millet kendi irfan ordusuyla
daha güçlü eserler verebilir. Zamana ve asra daha sağlıklı bakabilir.
O bakımdan, Anadolu’nun dört bir yanında büyük bir meşakkat ile yayın
hayatını devam ettiren dergilerimiz iman ve aksiyon cephesinde Türk
insanının kendi aydınını organize etmekle kalmaz; ona fikri ve edebi
sahada yeni eserler vermesi yönünde motive eder! Dergiler, birer
okuldur! Her biri sahasında, edebi kimliği ile ekol olur. Nesiller
arası bağı daha güçlü hale getirir! Cihanşümul bir yürüyüşün alt
yapısını hazırlar. Hiçbir zaman hadiseleri ‘basite indirgemem’ Devamlı
‘mükemmeli arayışın’ sinyallerini almak isterim.”
Bir ülkede, siyasi istikrarsızlık olabilir! Ekonomik kriz insanımızı sarsabilir!
Bir şey var ki, ‘kendi tarihi köklerinden kopan bir toplum’ esen
rüzgârlar karşısında direncini kaybeder. Burada, Alperen ruhundan
bahsediyorum!

Bu millete özgü olan,  tarifi zor yapılan bir halet-i ruhiye! Yunus’un
dili ne kadar sağlam değil mi? Kalbinin nişanı kelimelerde
tomurcuklanmış! Asırların üzerinde dolaşan rahmet bulutları gibi
‘kalem sarmış sarmalamış bu ülkenin manevi dünyasını’
Biz böyle kadim bir milletiz. Atalarımız, bu aziz ve mualla bildiğimiz
toprakları ‘kılıçla değil, kalemle ve gönülleriyle fethetti’
Böyle bir gönül ikliminden süzülerek gelen Anadolu Dergiciliğini bir
ulvi gayenin kale burçlarına benzetirsem beni lütfen hoşgörünüz.
Anadolu Dergiciliğini, ayağa kaldırmanın her türlü inisiyatifi
çekinmeden büyük bir sorumlulukla üzerimize alalım. Aynı sorumluluğu,
‘yerel basınımız ile de söylemek isterim’
Burada siyasi iradeye Allah Resul’ünün bir hadisi ile seslenmek
istiyorum; “Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret
ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin!”
Selam ve muhabbetle

Yazarın Diğer Yazıları