Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Geçmişten Günümüze Harput-Elazığ

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Harput,  coğrafyamın müstesna medeniyet havzasının adıdır…
Harput,  ‘Tarihi açık hava müzesi…’
Orada tarihi teneffüs ediyorsunuz… Harput’un kadim mirasını Elazığ Şehri taşıyor…
Bu şehir, ‘sesime, sözüme kulak ver…’ diyor
Sana anlatayım binlerce yıl tarihi, ‘bir koca maziyi’
Akif ne diyor; “Ben de tarih okudum, âlemi elbet bilirim!”
Bilginin hikmet kaynağında, bir muallâ şehir; ‘sizleri buyur…’ ediyor
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz;
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyetin,
Nûr olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin;
Göster Allah’ım, bu millet kurtulur, tek mucize;
Bir “utanmak hissi” ver gâib hazinenden bize!”
O hisle, kadim Harput şehrine varıyorsunuz…  Kulağınıza bir lahuti seda geliyor;
“Harabat ehlini hor görme Zâkir/ Defineye malik viraneler vardır”
Harput Hükümdarı, Belek Gazi sizlere buyur ediyor…
Selahattin Eyyubi, Kılıç Aslan değerinde bir büyük Kahraman;
B. Selçuklu Sultanı tarafından, “Müslüman Orduları Başkumandanı” tayin edilir.
Harput bizleri,  ‘fütüvvet diliyle…’  misafir ediyor.
Harput Kalesi,  ‘Kartal Yuvası’ olarak isimlendirilir…
O kalenin o kadar derin izleri var ki… “tarihi ve nice efsaneleri orada yaşarsınız!”
Kutlu zaferlerin hikâyelerini dinledikçe tüylerim diken diken olmaktadır!
“Kurşunlu Cami önünde bir Çınar…” 
O çınarın altında sadece serinlemekle kalmaz; ‘manevi bir haz alırsınız’
Âlimler, Gaziler, Sadıklar, Sıddıklar, Veliler ordusu geçer ruhaniyetiyle…
Harput, her taşıyla, ayakta duran her mekânıyla tarih kokmaktadır…
“Arap Baba…” bir büyük İslam mücahidi, ‘başını vermeyen şehit…’
“Feti Ahmet Baba…”  Fethin emsalsiz güzelliğini yaşarsınız bir anda…
Hanlar, Hamamlar, Mescidler, Türbeler, Çeşmeler, Köprüler; ‘her biri kimlik…’
Dile kolay burada,  dokuz asrı bir arada yaşarsınız…
İstanbul’dan 368 yıl, Bursa’dan 214 yıl önce fethedilmiş…
Tarihi boyunca,  ‘işgal acılarını yaşamamış…’  efsanevi kadim şehir, Harput;
Başı dik, onurlu tavrıyla hala heybetini korumakta…
Harput, bir büyük medeniyet coğrafyasının adı…
Malazgirt Zaferinden 14 yıl sonra, 1085 tarihinde fethedilir…
Fethiyle birlikte, bu milletin müstahkem kalesi olacaktır…
Fırat Vadisinin Hoyrat esintileri,  Harput’ta yankılanacaktır…
O ses; Harput’ta Kürsübaşı,  Kerkük’te Çayhane Sohbeti olarak anılacaktır…
Fuzuli’nin eserleri Harput’ta bestelenecek ve günümüze kadar okunacaktır…
Hakeza,  Nedim’in eserlerinin de Harput’ta okunduğu bilinmektedir…
Harput, “Doğu ile Batı Dünyamızı birleştiren ses dünyasına sahip”
“Yemen türküsü…”  Anadolu coğrafyasının, ‘içli romanıdır’
Bir ince sızı, bir yanık seda, titretir bütün yürekleri…
“Çaydaçıra Efsanesi…” ile sizleri büyüleyen o muhteşem oyunu…
Harput insanının karakterini burada okunan musikimizin 13 makamında anlatabiliriz…
Harput- Elazığ’da, en fazla okunan makamlar; Rast Makamı, insana sefa verir…
Hicaz Makamı, İnsana tevazu verir… Hüseyni Makamı, İnsana sulh verir…
Saba Makamı, İnsana şecaat verir… Uşşak Makamı, İnsana neşe verir…
Harput- Elazığ insanın; “yapısında, meşrebinde, fıtratında, toprağında…” neler var?
Bu coğrafyanın insanı;  “rahat, sakin, cesur, tevazu sahibi…”
Ve en dikkate şayanı, 
“iç ve dış dünyasında barışı, huzuru, güveni arzulayan bir kimliğe sahiptir”
Harput- Elazığ’da en fazla okunan “makamlar” 
Ve o makamlarla birebir örtüşen, “Elazığ insanının kimliği…”
Yahya Kemal bizi ve dünyamızı o kadar güzel tarif ediyorlar ki,
“Çok insan anlayamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden”
Bir Ulu Divandır Harput; söz meclisinin kadim dostlarını misafir edecektir
Hz. Mevlana’nın babası Sultan-ı Ulema olarak da anılan;
Bahattin Veled ile birlikte ilk durağı Karakoçan’ın Okçular Beldesi olacaktır
“Bağdat Fatihi olarak da bilinen Genç Osman’ın…
4. Murat’ın Bağdat’ın fethine katıldığı yer Elazığ’ın Ağın İlçesidir…”
Harput Şehri, gönül coğrafyamın, ‘ilim ve hikmet muhitidir…’
Mevlana Halidi Bağdadi (1779-1827) o silsilenin ruhani ikliminde;
Şeyh Ali Septi, Mahmut Samimi ve İmam Efendi Hazretleri…
Tasavvuf Kültürümüzün çok önemli isimleridir…
Harput’ta, “hikmet pınarları sürekli çağlamıştır…”
Harput, Anadolu Coğrafyasını aydınlatan; 
‘İlim ve marifet ehli insanların mekânı…’ olarak da tanımlanabilir…
Harput’ta,  “Ahi Musa türbesi…” bizlere, 
Ahilik kültürünün önemli bir merkezinin, Harput Şehri olduğu haberini verir…
Harput,  Anadolu Coğrafyasını besleyen bir Ulu Nehrin, ‘kaynağında’ yer alan şehir…
Asrımıza, günümüze doğru gelindiğinde, o kaynağın kurumadığını söyleyebiliriz…
Her biri tevazu sahibi, hamiyetli insanlar eserleriyle birlikte yaşamaktadır…
İşte, o seçkin isimlerden;
Ahmet Kabaklı Hoca,  bu şehrin ‘efsanelerini…’ yazacaklar,
Nurettin Ardıçoğlu,  bu kadim şehrin,  ‘tarihini…’ yazacaklar,
N.Yıldırım Gençosmanoğlu,  ‘destanını…’ yazacaklar,
Şemsettin Ünlü, ‘romanını…’  yazacaklar,
İshak Sunguroğlu, “4. Ciltlik Harput Yolları…”
Bu eser, bizlere bütün yönleriyle Harput’u anlatacak…
Av. Fikret Memişoğlu,  ‘folklor araştırmacısı…’ 
Av. Fikret Memişoğlu,  ‘1960’ların efsanevi ismi olarak da anılır’
Fikir ve düşünce ekseninde önemli bir okuldur…
Prof. Dr. Bahaettin Ögel, “Kültür Tarihimizi…” yazacaklar…
Ve günümüzde,  ‘eserler birbiri ardınca yayınlanmaya…’ başladı
Edebiyatımızın bütün dallarında nitelikli çalışmalar yapılıyor…
Sadece MANAS Yayınevi’nin yayınladığı eser sayısı; ‘95’lere ulaştı…’
Ömer Hayyam, “Tarih kâinatın vicdanıdır…” diyorlar
Önemli bir tarihçimiz Naima ise şu ifadeleri kullanacaktır;
“Tarih, faydası herkesi kaplayan bir ilimdir.
Yaşanılan çağın olaylarıyla, 
Eski çağın olaylarını karşılaştırıp sonuca varmak gerekir.”
Kars’tan Edirne’ye kadar bir baştan öte başa kadar;
 ‘fethin birer mührü…’ olarak vatan Coğrafyamın tapularıdır…
Harput Ulu Cami’de (1156-1157) o manevi havayı soluklarım…
Bahtiyar Vahapzade, “Geçmiş inkâr edilemez; geçmişine taş atanın,
Geleceğine gülle atarlar…” 
Geçmiş, bizim ihtişamıyla şanlı mazimiz ve onun izleri üzerine yürümekteyiz…
Rum Suresi 9. Ayette şöyle buyrulur;
“Yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, 
Onlardan evvelkilerin akıbetleri nasıl olmuştur? 
Onlardan kuvvetçe daha şiddetli idiler ve onların imar ettiklerinden daha ziyade,
 Yeri altüst etmiş ve imarda bulunmuşlardı 
Ve onlara peygamberleri zahir hüccetler ile gelmişlerdi. 
Artık Allah onlara zulmeder olmadı, 
Velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular “
 

Yazarın Diğer Yazıları