Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Eski Bayramlar Mı Diyelim?

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

                   
Yarım asrın fotoğrafı gözlerimin önünde…
Çocukluk yıllarımız ve onu takip eden yıllar…
Bayramları, “Bayram gibi idrak etmek!”
Büyük bir coşku, heyecan, şükran duyguları etrafında bir araya gelen, 
“ana-babamız, kardeşlerimiz, yakın akraba, komşu, dostlarımız…”
Geçtiğimiz gün kaleme aldığım, “Niyet!” isimli şiirim bir feryattır;
“Niyet, ‘Kurban Bayramını’ idrak mi?
Yoksa bayramın özünden kaçmak mı?
Tatil değil, ‘tefekkürdür’ bu bayram!
Teslimiyet şuurunu, ufkunda;
İsmailler olarak yaşamaktır!”
Elbette insanımızın, ‘tatile ihtiyacı’ var.
Elbette, her insanın ‘dinlenmeye’ ihtiyacı var.
Bir şey var ki, “niyet hayır akıbet hayır!” sözü üzerinde duralım.
Elbette, ‘Sıla-ı Rahim’ yapacağız! 
Ata ocağını şenlendireceğiz!
“Aile bağlarını güçlendireceğiz!”
Birbirimize, “hayrı tavsiye edecek…”
Birbirimizle, “hayırda yarışacağız!”
Ne yapacağız, “saflarımızı sıklaştıracağız!”

Burada, Hac ibadeti ile birlikte idrak ettiğimiz, ‘kurban’ kavramı üzerinde duralım! 
Kurban sözlükte; “bir ülkü uğruna feda edilen(şey) veya kendini feda eden” 
Buradaki fedakârlığın zirvesinde,
‘Hazreti İsmail’in akıllara durgunluk verecek ferasetini ve fedakârlığını’ görüyoruz. 
Bir, ‘rıza makamıdır’ İnsanlık uğruna, onun geleceği için, ‘teslimiyettir’     
Çanakkale’nin boy aynası, tevhit kelamının ruhani boyası, Akif; 
“Hani asker? Hani kalbinde yatan Şahı şehit
Ah o kurbanı zafer nerde bugün? Nerde o iyd.” 
Akif’le bir soluk daha alalım isterseniz;
 “Ey millet, Uyan! Cehline kurban gidiyorsun!
 İslam’da batsın diye tutmuş yediyorsun”    
Cehalet, en büyük düşmanımız! 
Cehaletin tapınağı nerede biliyor musunuz,?
 İnsanın, ‘ben egosunu’ taşıdığı heva ve nefsinde! 
O nefis, taht için hakir ve kapris olur bazen; 
Dünyanın geçici mal ve arzularına köle olur bazen...’     
Böyle bir düşmanı, Haccın manevi havasında, ihramın verdiği edep içerisinde, 
 ‘taşlıyoruz’ değil mi? 
O anda tek niyazımız, Haktan, ‘sabır dilemek’ oluyor! 
Hac ibadeti, ‘hem mali ve hem de bedeni’ bir ibadettir.
İslam, ‘her güçlüğe karşı kolaylıkları’ beraberinde getirmiştir.
 Burada, bir mali kenetlenme söz konusu oluyor; 
Bir diğer taraftan da, ‘sağlıklı bir hayatın’ sürekli tevazu gösteren bir yüzü!  
O nurani yüze yöneliyoruz. Dualarımız ve yakarışlarımızla titreyerek, gözyaşları arasında!
Bu kutsi günlerin barışa, huzura, güvene ve istikrara vesile olmasını diliyorum
Tekrar ediyorum, ‘eski bayramlar’ hafızalarımızda!
O şuuru, günümüze taşımak en büyük arzumuzdur şüphesiz ki…

HAC MANZARASI…
Yüzler döner Mevla’ya; baş açık, yalın ayak!
Dünya döner Mahşere;  bir sel akar Kâbe’ye...
Kalp döner âleme; kandil kandil nur yağar! 
Seda döner, Tevhide;“Allahümme Lebbeyk...” der...
Âdem döner, Arafat’a; Arafat’da, Cennet kokusu!
Sema döner, duaya; Dua, Resul muştusu!
Dua döner, huşuya; Muhammed (as)  Sancağında...
Eller döner, Huda'ya; Sahabe duruşunda! ..
Saflar döner, ihramda; kıyamda bütün yüzler
Renkler döner; Nur Yüze… Nuru düşer, Işığa! ...
Fani, döner,  Ebede; Ebedde, Ayne'lyakin 

MEKKE!
Mekke, mecalimin mihrabındasın
Rahmet damlalarının kabındasın
Bedir şehitlerinin katındasın
Gözleri sensiz kararmış görürsün…

Medine, hal ile arzın minberi
Kuşatır âlemi Resul haberi
Her hac mevsimi andırır mahşeri
 İzleri yerden koparmış görürsün

Bin dört yüz yıl, kıl gibi çeker akıl
İnkâr, cinnet koğuşundaki çakıl
 Mahzun ol kavrul, ya da her dem yakıl
Yılları Hakka yakarmış görürsün  

SAHABEYİ ANLATMAK
“Gökteki yıldızlar Sahabe yolu 
Yoldaki ışıklar Kuran’dan kelam... 
Nur halkası onlar, Resul(as) okulu 
Dert tebessümde, çileye selam! .. 

Sahabe, asrın nöbetinde ‘deli’ 
Asrın yüzü Sahabeye, ‘hayret’ 
Dün, dünya taşırdı zevkle onları 
Bugün, dünya insan sırtına kambur 

Rağbetler mi değişti, arzular mı? 
Göz nereye kayar, ışık nereye? 
Gönül çeşmeleri ah, o pınarlar! 
Sanki önünde her biri taş duvar!”

Yazarın Diğer Yazıları