Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Adaletli, Ölçülü, Dengeli Toplum…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

 Bu milletin apayrı, farklı bir özelliği;
“Mu’tedil olması” aşırılıklardan kaçması…
“Aşırılıklar…” her zaman için mevzi kaybetmiştir.
“Şiddet…” nefretin, öfkenin, hırsın parlamasıdır.
Ne derler, “keskin sirke, küpüne zarar…”
Hz. Mevlana, Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar!”
Bakara Suresi 143 ayette şöyle buyrulur,
“İşte böylece sizi mu’tedil (adaletli ve dengeli) bir ümmet kıldık ki,
İnsanların üzerine (hesap gününde umum peygamberler lehine) şahitler olasınız,
Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun” 
Bir söz vardır, “çocuklarınızın elinden değil, aklından tutunuz!”
Son olaylar ve gelişmeler neleri gösteriyor?
Aklı, gönlü, merhameti, şefkati fazlaca dillendirmedik!
Gözlerimizdeki ışığı, yüreğimizle de beslemedik!
Bizlerden istenilen nelerdi?
“Adaletli, ölçülü ve dengeli bir toplum…”
Olamadık, olmaya da çalışmadık!
Ah! O siyasi taassup yok mu?
Ufka, bakış pencerelerimizi daralttı…
Büyük ve ilkeli düşünemedik!
İnsanımıza, ‘sağduyuyu da…’ tavsiye edemedik.

ZAMANI İPLİK YAPTIM
Zamanı iplik yaptım, fikri kat kat ördüm 
Düşüncede her düğümü, kaskatı gördüm 
Tefrik ile ifrat arasında, Ey akıl! 
Orta yolun dışında her adım kördüğüm…


GERÇEĞİ ÖRTENLER!
Kur’an o kadar esnek bir yerden gerçeğe parmak basıyor ki;
Bakara Suresi 146 ayette şöyle buyrulur,
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler,
Onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar.
Buna rağmen şüphesiz onlardan bir fırka, bile bile hakkı gizlerler” 
Hıristiyan ve Yahudi, “ilim sahipleri…”
Tevrat ve İncil de, Allah Resul’ünün geleceği müjdeleniyor.
Ve her iki ilahi kitap da vasıfları anlatılıyor.
Ama onlar, ‘nefislerine’ uyuyorlar!
Kendileri için de, ‘inkâr yolunu…’ tercih ediyorlar.
O inkâr, zaman içerisinde “fitnelere” sebep olacaktır!
Kötü çığır açanlar,  “asrı ve asırları…” kana bulamışlardır.
İşte, “Ortadoğu ve Tevhit dinlerinin üzerinde doğduğu…”
Medeniyetler Coğrafyası!
İnkârla, kötü çığırlar açanlarla ne hallere düşmüş durumda?
Savaşlar,  ölümler, göçler, yokluklar;
Viraneye dönen ve yerle bir olan tarihi şehirler, mekânlar!
Bu coğrafyaya dünyanın dört bir yanından gelenler;  
“tankıyla, topuyla, tüfeğiyle birlikte…” geliyorlar!
“Gerçeği örterek…” hakikati gizleyerek geliyorlar!
Bu coğrafyaya, coğrafya insanına, 
“cehennem ateşini yakmaya…” geliyorlar!
Bizler asıl neye ve nelere yanarız?
Ona, ‘müsaade eden…’ zihniyete!
Kur’an bizleri ikaz ediyor;
Enfal Suresi 46 ayette şöyle buyrulur,
“Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin;
Sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider, Bir de sabredin.
Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir”  

ZİKREDEN BİR TOPLUM OLMAK!
İnsani merhamet ve terbiyenin iklimi nerede başlar?
Ayet, Öyle ise besi (ibadetle) zikredin ki, ben de sizi (rahmetimle) yâd edeyim;
Bana şükredin ve nankörlük etmeyin” (Bakara, 152)
Ayet, “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile (Allah’dan ) yardım isteyin!
Muhakkak ki Allah,  sabredenlerle beraberdir” (Bakara, 153)
Ayet, Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden 
Bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm) Sabredenleri cennetle müjdele” (Bakara, 155)

 “Hay canlar…” diyeceğiz.
Yaratanı anarak, ‘yaratılana…’ yüzümüzü döneceğiz.
Yunus’un diliyle, ‘gönüllere…’ sesleneceğiz.
İnsanı, ondaki  ‘mükemmeliyeti’ sıklıkla dillendireceğiz!
Aczimizi de, çaresizliğimizi de, “orada…” veciz bir şekilde göreceğiz!
Belki de en büyük imtihanımız, “sabır…” olacaktır!
Sabır, insanı ve ondaki değerleri birlikte yaşatırmış!

İÇİNİZDEN HAYRI SÖYLEYEN…
Meslek hayatımda,  “idealizmi…” ön planda tutmuşumdur.
“Yerel Basının…” toplum hayatında çok önemli yeri olduğunu düşünürüm.
Özellikle de,  “milli mücadele…” yıllarında oynadığı rol, o kadar mükemmeldir ki;
Bizler, bu vesileyle Anadolu Basınına; “Gazi Basını…” diyoruz!
Asrımızda da,  “Yunus’un Dili…”  ve  “Hz. Mevlana gönlü…” olabilmek!
Ticari ahlakımızda,  “Ahi Evran…” anlayışıyla hadiselere bakmak istiyoruz.
Gazeteci arkadaşlarıma en içten duygularımla seslenmek istiyorum;
Geliniz birlikte, bu meslekte “çıtayı yükseltelim!”
 “içinizden hayra çağıran, iyiliği emreden bir topluluk bulunsun.
İşte kurtuluşa eren onlardır” (Ali İmran, 104)
Bu bizler için, “en âli görev…” değil mi?
Bu şehirde, bütün Türkiye’mize örnek bir model oluşturmak için fırsat değil mi?
 

Yazarın Diğer Yazıları