Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Uçmağa Vardı...

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Can evinden uçmağa vardı! .
Bakmadılar arkalarına,
Aşk şerbetini içip aktılar! .
Gözleri var, sözlerini anlatan
Sözleri var, gönülleri sızlatan!
Yürekler, Şeb-i Aruz Töreninde! 
Kıyamda, binlerce insan…
İçi ağlarken, dışı saf bağlamış!
Diller, tekbir getirirken,
Kalbi, tasdik eder Huda’yı! .
“Senden geldik, sana dönüyoruz..”
Ey Hakikat, işte, önünde diz çöküyoruz!
Ey debdebeli dünya,
Hala, niye ağlamazsın kendi yasına!
Ölüm, “Bize, uykular kadar yakın…”
Sana şahitlik edecek bütün hücreler,
Onunlar olur, mutmain! .
Kalabalıkta, yalnızım!
İz sürerim kutlu yoluna! .
Yarab! . Sen yardım eyle bu aciz kuluna! .
Harput’a dönüle, dönüle çıkarken,
Hayat merdiveni hafızamda!
Zaman, mekân derken mavera yolculuğu! .
Âminler ve yakarışlar,
Bütün benliğimi saran arayışlar! .
Gökteki yıldızlar gibidir,
Âlimlerin arzda yürüyüşü! .
Hasret kaldığım ateş,
Yaksın benliğimi! .
Yeter ki, deryada damla olsun!
Canlar,  evinden uçmağa vardı! .
Sabır dokusun kendi has kumaşını! .
Dövünmek vakti değil
Tefekkür iklimine bürünme anıdır! .
Ölüm, şüpheleri yakan kor ateş!
Hikmet gözesinin ebede çağlayışıdır.
Ağla, gözlerim ağla!
Yaralar dağlansın! .
Dağlansın ki, tutsak gönlüm azat olsun! .
Şu garip, içli, iki kapılı,
Han gibi duran dünya,
Sen, korkusun yüreğimde! .
Kaygı ve endişe ile dolarsın hayatıma! .
Türküler, ağıttı…
Masallar götürür Kaf Dağı’nın ötesine...
Hani nerede o efsunkâr mazin?
Sorusu bile yaman!
Bir bak, hatıralara;
Yürekleri buz tutan mevsim gibi
Bekçisiyiz, feryatların, bütün çığlıkların…
Gözler, ışık seli gibi akarken,
Garip hülyalara dalar, gideriz!
Güzel insanlar, birer birer 
Can evinden uçmağa vardılar
Üçler, yediler, kırklar soruldu,
Göçtüler, birer yıldız gibi kaydılar…
Ay olmak, ışık olmak, bir derviş olmak
Benliğimizi, içimizi, yüreğimizi ısıtmak…
Anladım, gecelerin neden/ niçin karanlık olduğunu!
Efkârımızdan… Kandiller sönmüş…
Diller, sükûtun mahrem orucunda…

Yazarın Diğer Yazıları