Alparslan Kılınç

Sevgili Öğretmenim…

Alparslan Kılınç

 ​Geçen hafta bir lise öğrencisinin öğretmene karşı sınıfta yaptığı saygısızlığı sosyal medyada hayretler içerisinde üzüntüyle izledik. Öğretmen ders anlatırken yanına erkek öğrencilerden biri geliyor. O sırada bir diğer öğrenci de kayıtta, “sensin” diyerek tezahürat yapıyor. Öğretmenin önüne geçen öğrenci garip garip dans ediyor. Bununla da yetinmeyerek, daha sonra iki eliyle öğretmenin yüzüne dokunuyor. Öğretmen şaşkın bir şekilde geri çekiliyor ve öğrencisini uyarıyor.
​İnsan bu görüntüleri izlerken inanın neye üzüleceğini bilemiyor. Öğretmene yapılan saygısızlığa mı, öğrencimizin kötü davranışından dolayı aklımıza takılan gençlik nereye gidiyor sorusuna mı üzülelim. Her iki durum da içimizi acıtıyor. Sizce bu olayın tek suçlusu öğrenci mi ? Biz anne, babaların suçu hiç yok mu ? Çünkü ilk eğitim ailede başlar. Çocuk gelişim uzmanları ve eğitimciler çocukların karakter oluşumunun 6. yaşın sonuna kadar olduğunu söylerler. Bununla birlikte çocukların karakter oluşumu 6,7 ve 8. yaşların sonuna kadar da uzayabilir. Daha ileriki dönemlerde de, kişinin yetişkinlik çağlarında da karakterine bazı eklemeler olabilir. Fakat karakterin esas oluşumu, çekirdek yapısı 0-6 yaş aralığında oluşur. Uzmanların bu görüşlerinden de anlaşılacağı üzere çocuk eğitiminde ailenin yeri ve önemi yadsınamaz.
​Eskiden anne, babalarda şöyle yanlış bir anlayış vardı. Çocuğu okula başladığında öğretmenine teslim ederken “eti senin, kemiği benim” derlerdi. Şimdi ise öğretmen çocuğunu uyarsa hatta kızsa anne, babalar soluğu okulda alıyorlar. Bu defa öğretmene “çocuğumun psikolojisini bozmuşsun” diyorlar. Her iki yaklaşım da kesinlikle yanlış bir davranıştır. Ortada bir sorun varsa önce bunun tarafları dinlenmeli ve olay ayrıntılı bir şekilde öğretmenden öğrenilmelidir. Sorunun çözümü için öğretmen, okul ve veli iş birliği içerisinde olmalıdır.
​Ne yazık ki öğretmenlere karşı yapılan olumsuz davranışların sayısı, hakaretten tutun da darp etmeye kadar, son zamanlarda arttı. Toplum nereye gidiyor diye kendimize hiç soruyor muyuz ?
​Hz. Ali; “Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” demiş. Öğretmenlerimiz bizlere bir harften daha fazlasını öğretmiyor mu ? Yeri geliyor bize anne, yeri geliyor baba olmuyorlar mı ? Gün içerisinde anne, babalarımızdan daha çok kiminle zaman geçiriyoruz ?
​Bir zamanlar okulda büyük bir coşkuyla söylediğimiz şu şarkıyı;
​Öğretmenim canım benim canım benim
​Seni ben pek çok pek çok severim.
​Sen bir ana, sen bir baba,
​Her şey oldun artık bana.
ne çabuk unuttuk ?
​Öğretmenlik sıradan bir meslek değildir. Öğretmenlik bir çocuğun gözünde sevginin adıdır. Öğretmen, çocuklarımızı hamur misali daha küçük yaşlarda eline alıp yoğuran, yurda yararlı bir insan haline getirendir.
​Öğretmenlerimiz Covid-19 salgınının ilk zamanlarında uzaktan eğitime geçilmesiyle özverili çalışmalar yaparak çocuklarımızın eğitimlerinden geri kalmamalarını sağladılar. Evlerini sınıfa dönüştürdüler. Yaklaşık bu bir buçuk yıllık süreçte çocuklarının evdeki yaramazlıklarından özellikle annelerimiz usanmadılar mı ? Biz evde bir veya iki çocuğumuza sabredemedik. Okulların bir an önce açılmasını sabırsızlıkla bekledik. Peki yaklaşık 40 kişilik sınıflarda öğretmenlerimiz neler çekiyor hiç düşündünüz mü ?
​Öğretmenlik öyle bir meslek ki öğretmenler okuldan sonra işini evine de götürmekteler. Ertesi günün hazırlıklarını bu defa evlerinde yapıyorlar. Öğretmenlik fedakârlık gerektiren bir meslektir. Hatta öğretmenlik mesleğinin emekliliği de olmaz. Öğretmenlerimizin fedakârlıklarını anlatmakla bitiremeyiz. Bu kahramanlardan çevremizde çok var. Ben sizlere yakın zamanda emekli olmuş sadece bir öğretmenimizden söz edeyim. Mustafa Kemal Ortaokulu matematik öğretmeni Mithat YILDIRIM öğretmenimiz 40 yıl boyunca ülkesine hizmet etmiş. Ülkesine faydalı olacak gençler yetiştirmiş. Öğretmenimiz okulu ve öğrencileri için gecesini gündüzüne katmış durmadan çalışmış. Öyle ki dersi olsun, olmasın hiç fark etmez. Sabah 6’dan akşam 6’ya kadar okulda olmuş ve öğrencileri için durmadan çalışmış. Mithat YILDIRIM öğretmenimiz yaş haddinden emekli olmuş ama bugün de yine sabah 6’dan akşam 6’ya kadar okulunda öğrencileri için bir şeyler yapmanın derdindedir. O yüzden diyorum ya öğretmenlik mesleğinin emekliliği yoktur.
​Ülkemizin kalkınmasının, gelişmesinin ve güçlü Türkiye olmasının yolu eğitimden geçiyor. Eğitimin mimarları da öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimizi itibarsızlaştırırsak, geleceğimizi karartmış oluruz.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim. (Ceyhun Atuf Kansu)
 ​
​Başta Şehit öğretmenlerimiz olmak üzere ebediyete intikal etmiş bütün öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Hayatta olan öğretmenlerimize de sağlıklı bir hayat diliyorum. İyi ki varsın sevgili öğretmenim.

Yorumlar 7
veysi mahir ekmen 04 Kasım 2022 11:55

Ceyhun Atuf Kansu'ya ait bu şiirin Selda Bağcan tarafından melodileştirilip şarkıya dönüşmüş halini, yani DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ şarkısını da ben hatırlatmak isterim. Dinlemesi çok keyifli, çok hoş bir şarkıdır.

Hüseyin ÇAHAN 28 Mart 2022 20:51

Yüreğine sağlık dostum..

Yadem 28 Mart 2022 20:11

Bu kutsal mesleğin ve öğretmenlerin kaybettirilen değerlerinin tekrar kazandırılması temennisiyle kalemine sağlık.

Yadem 28 Mart 2022 19:47

Kutsal bir mesleğin ve öğretmenlerin değer kaybedişini üzülerek görüyoruz. İnşallah tekrardan değerlenir SEVGİLİ ÖĞRETMENİM...

Vedat Bostancı 28 Mart 2022 19:23

Emeğine,yüreğine sağlık değerli müdürüm

Orhan 28 Mart 2022 19:17

Son derece doğru tespitler. Yüreğine, kalemine sağlık. Öğretmenin kıymetinin bilindiği ama aynı zamanda öğretmenlerin de kendi meslektaşlarını beğenip değer verdiği bir dünyayı hepimiz arzuluyoruz. İyi ki varsınız...

Alper 28 Mart 2022 19:07

147 öğretmen hattı bu olumsuzlukların en büyük sebeplerinden biri.

Yazarın Diğer Yazıları