Alparslan Kılınç

Hayatımız Sınav Olmuş

Alparslan Kılınç

Pazar günü 8. Sınıfa giden 1 milyon 236 bin çocuğumuz Liselere Geçiş Sınavına (LGS) girdi. İki hafta sonra da Üniversite sınavı yapılacak. Çocuklarımız bir sınava girip çıktıktan sonra, başka bir sınav için bu defa çalışmaya koyuluyorlar. Peki bu sınavlar ne zaman bitecek? Ya da çocuklarımız bu sınavlara girmekten ne zaman kurtulabilecek? Bu sorunun cevabı  “Hayır” olacaktır.

Hangi düzeyde ve kapsamda olursa olsun bir eğitim yapılıyorsa, süreçte ve sonunda öğrenme durumlarının sınaması bir gerekliliktir. Sınamanın temel aracı ise sınavlardır.

Dünyanın neresinde olursa olsun yapılan sınavlar toplumun çeşitli kesimlerince sürekli eleştiri altındadır. Hemen herkes şikâyetçi olmasına rağmen sınavlar, öğrenciler hakkında verilecek isabetli kararlar için vazgeçilmezdir. Toplum, pratikte iki tür sınav uygulamasını bilir. Birincisi, okul başarısını değerlendirmek amacıyla öğretmenler tarafından uygulanan sınavlardır. İkincisi ise merkezî olarak geliştirilip uygulanan sınavlardır (LGS, YKS vb.)

Bu sınavlar temelde ortaöğretimde ve yükseköğretimde eğitim kurumları arasındaki nitelik farklarının artmasına bağlı olarak ailelerin çocukları için daha iyi eğitim taleplerine dayalı ortaya çıkmıştır. Yani gerek ortaöğretimde ve gerekse yükseköğretimdeki eğitim kurumları arasındaki nitelik farklarını ortadan kaldırmadığımız müddetçe bu sınavlar çocuklarımızın hayatında her zaman olacak. Çocuklarımız bu sınavların sonuçlarına göre çok şey kazanmakta veya kaybetmektedirler.

Çocuklarımızın bilişsel davranışlarını sınayan sıralama amaçlı sınavlar var oldukça, öğrencilerin ve ailelerin eğitime ilişkin tek amacı her türlü yöntemi kullanarak bu sınavlarda başarıya ulaşmak olacaktır. Oysa eğitimin öncelikli amacı, hayatta başarılı olan sağlıklı bireyler yetiştirmektir. Eğitimin amacı sadece çocukları gelişim dönemlerine uygun bilgi ve becerileri kazandırmak değildir. Aynı zamanda iyi ahlâkî özellikler kazandırmak ve geliştirmektir. Ancak böyle bir eğitim sistemimiz olduğu müddetçe toplumun sınavlardan başka odaklanacağı bir eğitim sorunu olmayacaktır. Buna bağlı olarak çocuklarımızın sosyal, duygusal gelişimleri, onların millî, manevi ve insanî değerlere sahip olma durumlarını izlemeye dönük ölçme uygulamalarının ülkenin ve toplumun gündeminde dikkate değer bir yer edinmesi oldukça güçtür.
Milli eğitimimizin temel amaçlarından biri de iyi insan yetiştirmektedir. Başarılı bir öğrencinin, bir yandan teknolojik ve toplumsal değişimin getirdiği yeni bilgi ve becerilere, diğer yandan da içinde bulunduğu toplumun millî ve manevi değerlerine sahip olması gerekir. Bunlara sahip olursa bir öğrenci o zaman devletine ve milletine faydalı işler yapar. Şayet çocuklarımız millî değerlerden yoksun yetişirse toplumumuzun geleceği olmaz (Ş. Büyüköztürk, Sınavlar Üzerine Düşünceler, S. 345-356).

Eğitim serüvenlerinin henüz başlarında, ilkokul ve ortaokul dönemlerinde, çocuklara hayatta başarılı olmanın nedenini sadece tasarlanmış sınavlarda “başarılı olmak” olmadığı gösterilmelidir, hissettirilmelidir. Başkasına yardım etmenin, arkadaş ilişkilerinde adaletli olmanın, kitap okumanın sınavlarda yüksek puan almaktan daha değerli olduğu vurgulanmalıdır. Evler, test kitaplarıyla değil millî, manevi ve insanî değerlerin de gelişimine katkı sağlayan kitaplarla donatılmalıdır. Öğrenmeyi zorunluluk olmaktan çıkartacak bir anlayışa ihtiyaç vardır (T. Otbiçer, Ses Veriyorum: Mutlu Ol).

Sınavdan sınava koşan çocuklarımız ne yazık ki çocukluklarını yaşama fırsatı da bulamamaktadırlar. Eğitim sistemimize yön verenlerin yanı sıra anne baba olarak bizler de çocuklarımızı yarışı atı olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Çocuklarımızı başka çocuklarla kıyaslamamalıyız. Her çocuğun farklı bir özelliğinin olduğunu unutmamalıyız.
 

Yorumlar 2
Yadem 06 Haziran 2022 22:38

Kısa ve net bilgi ayrica öneri net kalemine saglik

Kemal 06 Haziran 2022 14:15

Hayatımızın bir parçası olan sınavları çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık

Yazarın Diğer Yazıları