Ahmet KIZILKAYA

KIRILMA NOKTASI

Ahmet KIZILKAYA

 

Elazığspor, TFF 1.Ligin son altı haftasında 4 puan topladı. Ligin ilk yedi haftasında puan hanesine yazdırdığı 14 puan göz önüne alındığında son altı haftadaki performans, ciddi bir kırılmanın da habercisi gibi. Bu takım niçin bu noktaya geldi, neden bu kadar keskin bir düşüş trendine girdi? Bunun yanıtını ya da yanıtlarını bulabilmek için derin bir analize ihtiyaç var. Kulüp içerisindeki yapısal işleyişin boyutunu bilmediğim için, ancak sportif ve teknik parametreler dahilinde yorum yapabilirim.

Ligin ilk maçı olan Altınordu karşılaşmasındaki ümit veren oyun anlayışı (mağlubiyete rağmen )sonraki haftalarda sevindirici saha sonuçlarıyla lehimize gelişen bir sürecin ilk işareti olmuştu. Arka arkaya gelen galibiyetler ve coşkulu oyun anlayışı camiayı hayli umutlandırıp, şampiyonluk şarkılarının çok erkenden dillendirilmesine yol açmıştı. İlk yedi haftanın maç trafiğinde B.Balıkesirspor’a karşı son dakikada yenilen golle berabere kaldığımız maç moral bozsa da A.Ç Giresunspor ve Ç.Rizespor maçlarında alınan iyi sonuçlar, tatlı rüyanın devam etmesini sağladı.

DÜŞÜŞE SEBEP OLAN FAKTÖRLER

Elazığspor kazandığında zayıf noktalarını, kaybettiğinde de güçlü yanlarını hep dillendirmiş biri olarak takımda bir düşüş bekliyordum. Ama itiraf edeyim ki bu kadar keskin bir düşüş benim de beklediğimin ötesinde oldu.

Aslında teknik ve sportif birkaç faktörü göz önüne aldığımızda takımdaki geriye gidişi bir parça anlamak mümkün olur diye düşünüyorum. Lige iyi bir kamp döneminden sonra başlayan Elazığspor, oluşturulan arkadaşlık ortamında diğer takımlar lige henüz hazır değilken erken form tutmanın da bir sonucu olarak beklenenin üzerinde puanlar topladı.

Bir başka faktör de biz kadromuzdan önemli oyuncular kaybedip yeterince alternatifli bir kadro oluşturamamışken, ligin ilk maçlarında eksiklerini görüp arka arkaya transferler yapan rakipler, bize karşı daha güçlü konumlara geldiler ve biz düşüş trendine girerken onlar yavaş yavaş form tutup güçlenmeye başladılar.

Uzunca bir süre kanat bindirmeleri ve duran top organizasyonlarına dayalı oyun anlayışıyla sahaya çıkan Elazığspor, rakiplerin alternatifli kadroları karşısına değişken oyun şablonları ve alternatif hücum ve savunma planları geliştiremeyince geriye gidiş önlenemedi.

Bir başka faktör de takımda bazı oyuncuların sorumsuzca gördükleri kırmızı kartlar sonucu gelen ihraçlar ve sakatlıklardı. Zaten yetersiz olan mevcut kadronun, rakipler karşısında daha da çaresiz duruma düşmesine engel olunamadı.

ASIL KIRILMA NOKTASI

Tabi bu yazdıklarım futbol oyunun kendi doğal ortamında değerlendirilecek şeyler. Kulübün içinde bulunduğu zor ekonomik koşullar, ne derece doğru olduğunu bilmediğim ama sık sık dile getirilen futbolcu alacakları meselesi de ayrıca yorumlanacak şeyler ve eğer iddialar doğruysa sportif başarısızlığa yol açacak güçlü birtakım sebepler de bunlar olacaktır.

Ümraniye maçında son dakikada yenilen golün getirdiği mağlubiyetle başlayan düşüş sürecinin, yönetim kurulu nezdinde de bir huzursuzluğa ve sıkıntıya neden olduğu kesin. Nitekim arka arkaya gelen başarısız sonuçları gerekçe göstererek gidişata bir neşter vurmak isteyen yönetim kurulu, doğal olarak başka bir hocayla devam etme kararı aldı. Buraya kadar her şey normal. Ancak, Mehmet Altıparmak’la ayrılma sürecinde yaşanan tatsız süreç ve karşılıklı sert diyalog, takımın kimyasını bozduğu gibi taraftarın zihninde ciddi bir fay kırığının oluşmasına yol açtı. Karşılıklı olarak yapılan açıklamalarda transferlerin gerçekleşme biçimlerinden oyuna müdahale edildiği iddialarına kadar o güne kadar bilmediğimiz bir sürü söylem, hepimizi şaşırttı. Sadece şaşırtmadı aslında hem üzdü, hem hayrete düşürdü. Şampiyonluk iddiasıyla yola çıkan bir futbol kulübünde olması gereken yönetim-teknik heyet-futbolcu uyumu meğer bizim düşündüğümüz kadar güçlü değilmiş.

Bütün bu olaylar, taraftar cephesinde sezon başından beri hayalini kurduğu şampiyonluk hedefini bir anlamda ertelemesine yol açmasının ötesinde, hem giden teknik direktöre hem de bugüne kadar güven duyduğu yönetime ve hatta futbolculara karşı bir güven bunalımına yol açtığı söylenebilir. Nitekim bu süreç, takımın başına getirilen deneyimli teknik direktörle de olumluya çevrilemedi henüz. En azından geride bıraktığımız son iki haftada böyle bir pozitif dönüşümü göremedik.

Tabi bundan sonra ne olur, ona bakmak lâzım. Bana göre yönetimin önünde iki yol var. Ya eldeki kadrodan en yüksek düzeyde yararlanma yoluna gidilip sezon sonu takımın hiç değilse play off çizgisine gelmesine çalışılacak ve yeni bir borçlanmaya gidilmeyecek. Ya da teknik direktörün söylemlerine de yansıyan devre arası transferler yapılarak şampiyonluk hedefi sonuna kadar kovalanacak. İkinci ihtimal çok daha güçlü duruyor.

Dileyelim ve arzu edelim ki bu sıkıntılı süreç bir an önce geride kalsın. Alınacak bir iki iyi sonuç belli ölçüde yeniden bir bütünleşmeye yol açacaktır. Bekleyelim, görelim.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın..

 

 

Yazarın Diğer Yazıları