Adnan Üstün

Zindan mı, Zina mı?

Adnan Üstün

Hazreti Yusuf Aleyhisselam’ın hayat hikayesi meşhurdur. Kur’an onun için “kıssaların en güzeli” ifadesini kullanıyor. Yakub Aleyhisselam’ın üzerine titrediği, en gözde yavrusu idi Hazreti Yusuf... Kıskanç kardeşleri tarafından, oyun oynamak bahanesiyle babalarından izin alınıp götürülmüş ve kuyuya atılmıştı… Yoldan geçen bir kervanda bulunanlar, su bulmak amacıyla kovalarını kuyuya sarkıtınca Hazreti Yusuf’u görmüşler, adeta sevinç çığlığı atarak “hey müjde, bir erkek çocuk!” demişlerdi. Bu sevinçlerinin sebebi, onu köle olarak satma niyetlerinden kaynaklanıyordu. Öyle de yaptılar… “Onu az bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.” Bir peygamber çocuğunu, gelecekte Mısır’a hükümdar olacak bir çocuğu, ucuza, birkaç dirheme- birkaç gümüş paraya sattılar.

Onu satın alan kişi, Mısır’ın veziri idi. Hükümdardan sonra ikinci adam… Karısına dedi ki; “Ona iyi bak, olur ki bize faydası dokunur veya onu evlad ediniriz”. Kuyuya atılan Yusuf (a.s) böylece, ilahi takdir ile en rahat edeceği ortama yerleşmiş oluyordu. Nihayet büyüyüp de olgunluk çağına erince, evinde kaldığı vezirin hanımı, onunla birlikte olmak istedi. Kimsenin bulunmadığı bir sırada evin kapılarını iyice kilitledi ve Hazreti Yusuf’a “Haydi gel!” dedi… Yanlarında kimse yoktu. Günahı işleme fırsatı vardı. Fakat Yusuf Aleyhisselam dedi ki; “Allah’a sığınırım!”... İnsanlardan kimsenin olmadığı, günahı işlemesine kimsenin engel olamayacağı bir ortamda O, Rabbine de, evin sahibi ve kadının kocası vezire de ihanet etmedi.

Herşeyi gören ve bilen bir Rabbin olduğunu biliyordu. Kapıya doğru koştular. Yusuf önde giderken, günahtan ve yarın cehennem ateşi olacak haram bir zevkten kaçarken, şehveti gözünü adeta kör etmiş kadın arkadan kovalıyor ve çekiştiriyordu… Bu çekiştirme esnasında Yusuf Aleyhisselam’ın gömleği arkadan yırtıldı… Ve kapının yanında kadının kocasıyla karşılaştılar. Arsızlık yapan ve Yusuf’u (a.s) ayartmaya çalışan kadın hemen kendini aklamaya ve haklı çıkarmaya çalıştı. Dedi ki; “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası ya zindana atılmaktır veya şiddetli bir şekilde cezalandırılmaktır.” Yusuf Aleyhisselam ise “Asıl O, benden arzusunu elde etmek-benimle birlikte olmak istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır.” (12/26)

… Sonunda, gömleğin arkadan yırtıldığı görülünce dediler ki;  "Yusuf, sen bundan yüz çevir (bunu anlatma, affet, bir daha da onun bulunduğu yere uğrama); (kadına da), sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Çünkü sen günahkârlardan oldun" (12/29).

Ancak dedikodu şehirde yayıldı ve sarayın kadınları ile şehirdeki kadınlar vezirin karısını dillerine dolamaya, onunla alay etmeye başladılar. Şehirdeki birtakım kadınlar ise dedi ki: “Vezîrin karısı, delikanlısının nefsinden murâd almak-onunla birlikte olmak istiyormuş. Doğrusu (ona duyduğu) aşk, kalbine işlemiş. Muhakkak ki biz, onu apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”(12/30). “Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu gözlerinde pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler” 12/31.

Vezirin karısı: "İşte sözünü edip beni kınadığınız kişi budur. And olsun ki onun olmak istedim, fakat o iffetinden dolayı çekindi. Emrimi yine yapmazsa, yemin olsun ki, mutlaka zindana atılacak ve küçük düşenlerden olacaktır.”, Yûsuf dedi ki: “Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” (Yusuf Suresi/32-33. Ayet). Yusuf Aleyhisselam, bedeninin zindana atılmasına, dünya karanlığına razı olmuş, ancak günahı ve haramı işleyerek ruhunun ve kalbinin kararmasına, ahirette karanlıkta kalmaya razı olmamıştır.

Evet; “zindan bana, zinadan daha sevimlidir”, “zina yapmaktansa zindana girerim” diyebilmek, her yiğidin, her erkeğin yapacağı bir şey değildir. Erkeklik; “harama uçkur çözmek değildir”, “erkeklik, fırsatını buldu mu günahın peşinden gitmek değildir”, erkeklik ve delikanlılık; “helal ile yetinmektir”, “kimse görmese, bilmese bile; herşeyi gören ve bilen Allah olduğunu düşünerek hareket etmektir.” İşte böyle davrananlar, erkek olsun kadın olsun, mahşer günü çok özel bir ikram ve iltifat ile karşılaşacaktır:
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ onları hiçbir gölgenin bulunmadığı (Kıyamet) gününde Arş’ın gölgesinde gölgelendirir.
1-Adil devlet başkanı ve yönetici, 
2-Allah’a ibadetle büyüyen genç, 
3- Kalbi cami ve mescitlere bağlı kimse, 
4- Allah için birbirini seven, bu uğurda bir araya gelip bu sevgi ile ayrılan iki kimse, 
5- Mevki sahibi olan güzel bir kadın tarafından birlikte olmaya çağırıldığı halde, "Ben Allah’tan korkarım" diyen kimse, 
6- Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli sadaka veren kimse,
7- Tenha yerde Allah’ı anarak gözleri yaşla dolup taşan kimse." * *(Buhari, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. 53)
Bu hadisten anlaşıldığı üzere; ahirette özel ikrama kavuşacak kişilerden biri de; Hazreti Yusuf gibi  “Allah’a sığınırım”, Allah’tan korkarım” diyerek, her  zaman ve zeminde günahı işlemeye fırsatı varken, haramı elinin tersiyle iten kadın ve erkek yiğitlerden olacaktır. Rabbimiz bizlere helal ve meşru olan ile yetinmeyi, haram ve günahtan uzak, iffetli bir hayat yaşamayı nasib eylesin…
 

Yazarın Diğer Yazıları