Ahmet KIZILKAYA

CAN SİMİDİ

Ahmet KIZILKAYA

İçeride Altınordu mağlubiyeti ile başladığımız lig macerasının ilk devresini, İstanbul deplasmanında İstanbulspor karşısında aldığımız galibiyetle tamamlamış olduk.

Elazığspor, haftalardır kötü giden saha sonuçlarına bu maçla son verirken biz de  Hüseyin Kalpar hocanın Elazığspor’un hocası olarak aldığı ilk galibiyete şahitlik ettik. Bu galibiyet hem Elazığspor için hem de Hüseyin Kalpar için bir anlamda can simidi görevi görmüş oldu. Zira alınabilecek ters bir sonuçta hem hocanın hem de takımın geleceği çok daha derinlemesine bir tartışmanın konusu olacaktı.

Maçın İstanbul Olimpiyat Stadyumu’nda oynanması bizim adımıza bir avantajdı bana göre. Bir defa rakip takım, seyirci avantajını kaybetmiş oldu. Buna, maç günü ıslak zemin ve fırtınalı hava koşullarını da eklersek, bu durumun rakibin üzerine iyi paslarla giden İstanbulspor’un maç planlamasında önemli sapmalara yol açtığını söyleyebilirim. Ayrıca bütün bunlara Nemanja Kojic ve Ali Dere gibi etkili oyuncuları maçın başında sahaya sürmeyen İstanbulspor’un hocasının taktik tercihini eklediğimizde bizim adımıza avantajlı bir maç havasının oluştuğu söylenebilir. İlk yarı boyunca İstanbulspor’un girdiği birkaç ciddi gol pozisyonu golcü oyuncuların yedek kulübesinde olması yüzünden yeterince değerlendirilememiş oldu. Nitekim sonradan oyuna giren Ali Dere, İstanbulspor’un golünü atan oyuncuydu.

Maçın hemen başlarında, Kadir Bekmezci, Tom Wellington ve Mertan Caner Öztürk organizasyonunda golü bulan Elazığspor, maçın ilk devresinin sonuna kadar hücum futbolu adına bir üretkenlik ortaya koyamadı. Rüzgârı arkasına alan rakip de oyunu bizim alanımıza yıksa da gerek pas kalitesindeki düşük yüzdesi gerekse beceriksizlik ve deneyimsizlikle tabelayı değiştirme olanağı bulamadı. İlk yarı boyunca savunmada kalan ve rakibin oyununu bozmaya çalışan bir tavır içinde olan Elazığspor’un sol kanada işlerlik kazandıramaması -ki bu aslında sezon başından beri böyle- gözlerden kaçmadı. Elmar Bjarnason-Kadir Bekmezci ikilisinin daha çok savunmada kalması, sol kanatta Emre Öztürk ve Onur Güney’in etkisiz kanat organizasyonları, bizi yine, bireysel becerileri ile gol bulabilecek oyuncularımızın performansına mahkum etti. Nitekim ikinci yarının hemen başında rakip defansın hatasıyla bulduğumuz golde bahsettiğim usta oyuncularımızdan Andreas Tatos’un kurnazlığını ve top takipçiliğini unutmamak lâzım. İlk golümüz de yine Tom Weillington‘ un Mertan Caner’e verdiği gollük pasın ardından gelmişti.

                                                                                       * * *

Elazığspor, ligin ilk devresinde özellikle Ümraniyespor maçıyla başlayan keskin düşüş süreci boyunca, geriye düştüğü maçlarda skora denge getirmek, öne geçtiği maçlarda da skoru korumak adına önemli eksikliklerinin olduğunu bizlere gösterdi. Yani hem hücum futbolu anlamında hem savunma futbolu bağlamında önemli eksikliğimiz olduğunu söylememiz lâzım. Bunu, galip geldiğimiz bu son maçta da gördük. Neyse ki ilk yarı bitti de en azından sorunlara çözüm bulma ve ikinci yarıya daha iyi hazırlanma anlamında az da olsa bir zaman kazanmış olduk.

ELAZIĞSPOR İLK YARI HEDEFİNE ULAŞTI MI?

Elazığspor’un sezon başı planlamasını yapanlar ve transferde söz sahibi olanlar nezdinde durum nasıldır bilemem, ama bana göre kazanılmış 23 puan beklentinin altında kaldı. Hele yaptığımız basit hatalarla kaybettiğimiz puanlar düşünüldüğünde hedeflenenin çok gerisinde kaldığımızı söylemem mümkün.

Bana göre Elazığspor, kendi eliyle yaptığı hatalar olmasa bugün 28-30 puan barajını yakalamış olacaktı.

BUNDAN SONRA NE OLUR ?

Transfer tahtasının açılacağına kesin gözüyle bakılırken transfer listesinde takımın eksik yönlerini kapatmaya yönelik isimlerin olduğunu biliyoruz.

Elazığspor’un özellikle sol bek, stoper ve forvet hattında eksiklerinin olduğu aşikar. Her ne kadar ligin ilk iki sırasından biraz koptuk gibi görülse de bence seri yakalayabilme potansiyeli olan bir Elazığspor, ilk iki sırayı zorlayacak bir konuma gelebilir. Bu gerçekleşmese bile ilk altı sıra içinde  yer almak ikinci yarının hedefi olacaktır. Tabi bütün bunları yapılacak doğru transferler ile başarabiliriz. Yeterince deneyim sahibi olduğuna inandığım yönetim kurulunun transferde artık büyük hatalar yapacağına inanmıyorum. Bekleyelim görelim.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları