Tarımı Nasıl Bitirdik?

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal, yaptığı yazılı açıklamada, son 20 yılda 33,8 milyon dönüm arazinin tarım arazisi olmaktan çıkarıldığını ve sadece son 6 yılda buğday üretimindeki düşüşün 5 milyon ton olduğunu belirtti. 

Tarımı Nasıl Bitirdik?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

"TÜRKİYE İTHALATTA HAMMADDEYE, İHRACATTA GIDA MADDELERİNE BAĞIMLI HALE GETİRİLDİ"
Aydal, konu ile ilgili şunları kaydetti: “Ülkemizde tarım sektöründe önemli kayıpların olduğu bilinmektedir. Ancak bu kayıpların gerçek sebeplerini ve bu kararları veren Hükümetlerin gerekçeleri tam ortaya konulamaz ise gelecekte çözümleri bulmak da zor olacaktır. 2. Dünya savaşı sonrası, Dünya’nın ekonomik en önemli gücü olan ABD, her sektördeki üretim fazlalarını diğer ülkelere satmak ve diğer ülkeler tarafından oluşturulan engelleri ortadan kaldırmak için çeşitli teknikler uygulamışlardır. Ticareti düzenleyen anlaşmaların en önemlilerinden biri de, GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) başlığı adı altında yürütülen çalışmalardır. Bu çalışmalardan Tarım ile ilgili olanlar üzerinde birçok toplantı yapılmış ve nihayet 1994 yılında Uruguay’da düzenlenen toplantıdan sonra anlaşma, Nisan 1994’te Fas-Marakeş’de imzalanmış ve 1 Ocak 1995’ten itibaren yürürlüğe giren Uruguay 8. Turu Tarım Anlaşması ile Tarımda Vahşi Kapitalist Dönüşümün Hukuki Altyapısı Oluşturuldu. Ülkemiz bu anlaşmayı imzalayan ülkeler arasındadır. Bu kararlar çerçevesinde tarım ürünlerimizin dış ticareti, DTÖ iş bölümüne uygun bir dönüşüm geçirmiştir. TÜRKİYE, dış ticarette, tarımsal hammadde ithalatçısı, gıda maddelerinde ise ihracatçı konumdadır. Türkiye, özetle; ithalatta, hammaddeye, ihracatta da gıda maddelerine bağımlı hale gelmiştir. İthalat bağımlılığı, yalnızca tarımsal hammadde ile sınırlı olmayıp, tohum, kimyasal gübre ve zirai ilaçlarda bağımlılık söz konusudur.”

"ÜLKEMİZDE TARIMDA ÇÖKÜŞ 24 OCAK KARARLARI İLE BAŞLADI"
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın DPT Müsteşar vekili ve Başbakanlık Müsteşarı olarak görev aldığı 43. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti döneminde alınan 24 Ocak kararlarının tarımda çöküşün en önemli başlangıç noktası olduğunu ifade eden Aydal, “Bu kararlardan önce desteklenen 24 tarım ürünü sayısının darbe sonrası kurulan ve Özal’ın Başbakan Yardımcısı ve müteakip yıllardaki Hükümetlerde Başbakan olduğu dönemlerde ona düşürülmüştür. İlk özelleştirmelerle birlikte özel şirketlerin fiyatlar üzerindeki belirleme etkisinin arttı ve fiyatlar anormal yükseldi. 1983 yılında tohum fiyatları serbest bırakılması ve 1984 yılında yabancı tohum ithalatına izin verilmesi kararıyla birlikte, coğrafyaya uyumlu tohumların yok edileceğinin ilk sinyalleri verilmiştir.” diye konuştu.

"TANSU ÇİLLER HÜKÜMETİ TÜRKİYE’Yİ AB’NİN PAZARI YAPTI"
Uruguay toplantılarından hemen sonra Tansu Çiller Hükümetinin aldığı 5 Nisan 1994 kararları ile Ziraat Bankası’nın çiftçiye verdiği düşük faizli kredi sistemine son verildiğini hatırlatan Aydal, “Toprak Mahsulleri Ofisi, alıcı bulunduğu birçok piyasadan çekilmiştir. TÜRKİYE-AB Ortaklık Konseyi'nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen 1/95 sayılı ortaklık konseyi kararı ile TÜRKİYE, AB ülkelerine gümrük duvarlarını indirme ve üretimini kısacağına dair kararlar almış, taahhütlerde bulunmuştur. Bu konsey kararı, AB üyelerinin ortak, Türkiye’nin mal satılacak “Pazar” olduğunun ilanı olmuştur. Çiller hükümeti döneminde Türkiye, balıkçılık ürünleri hariç, tarım ürünlerinin tamamını DTÖ’ye konsolide etmiştir. AB’nin ortak gümrük tarifesi (OGT) hadlerini en düşük tarife haddi olarak uygulama hakkını saklı tuttuğunu bildirmiştir.” dedi. 

"AK PARTİ TARIMI NASIL BİTİRDİ?"
Türk Tarımına en büyük darbenin AK Parti hükümetleri döneminde uygulanan politikalarla  vurulduğunu kaydeden Aydal,  şöyle devam etti: “2004 yılında 5042 sayılı kanun ile yabancıları, Sertifika verdiği tohumların hakkını korumak için “Islahatçı Hakların Korunması Kanunu” ve Türk tohumlarının satışı ve takasının engellenmesi için 5553 sayılı “Tohumculuk Kanunu” çıkarılmıştır.  2005 yılında, Köylerimiz ve Tarım için çok önemli olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, YSE, Toprak Su ve Toprak-İskân Genel Müdürlükleri kapatılmıştır. Tarım teşvikleri sembolik seviyelere düşürülmüştür. 2007’de çıkarılan yasa ile GSMH’nın %1’ini geçemez denilmiştir. Arazileri olan vatandaşlara, üretim yapmadan, paralar ödenerek üretimden uzaklaştırılmıştır. Köylerdeki nüfus, birçok farklı sebeple göçe zorlanmış, göçü teşvik edici kararlar alınmış (sekiz yıllık eğitim, taşımalı eğitim vb.) ve tarımdaki potansiyel insan gücü azaltılmıştır. Nihayet, 2016 yılında, Tarım Bakanı Faruk Çelik döneminde verilen kararla, 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilere Ziraat ve Halk Bankaları tarafından herhangi bir tarım hammadde veya araç gereç kredisi verilmeyeceği ilan edilmiştir. Pamuk ekim arazileri 757.000 hektardan 360.000 hektara düşürülmüştür. Taban fiyatı verilen 16 üründe, dolar bazında, 2002 yılının fiyatlarına dönülmüştür ve gübreyi, mazotu, tarım ilacını 2022 fiyatları ile almaya mecbur olan çiftçi tarımdan uzaklaştırılmıştır.” 

"AYÇİÇEK YAĞI KRİZİNİN NEDENİ UYGULANAN POLİTİKALAR"
Geçtiğimiz günlerde çok konuşulan Ayçiçek yağı krizinin de iktidarın uyguladığı yanlış politikaların sonucu olduğunu belirten Aydal, “Ayçiçek yağı firmalarını satın alan yabancı karteller, Edirne Borsasında, Ayçiçek üreticilerine üretim maliyetinin çok altında fiyatlar vererek Ayçiçek ekiminden vazgeçmelerini sağlamakta ve bu arazileri, Türkiye’deki bağlantılı firmaları aracılığıyla, kendileri kiralamakta veya satın almaktadırlar. Türkiye Ayçiçek üretimi vatandaşlarımız için yeterli seviyededir. Ancak yine karteller, bu üretimin 1,1 milyon tonunu düşük fiyatla ihraç etmekte, ihraç teşviklerinden faydalanmaktadır. Ülkemizde yağ sıkıntısı oluştuğunda da, aynı firmanın başka ülkedeki bir alt firması, yüksek fiyatla Türkiye’ye Ayçiçek yağı ihraç etmektedir. Bugün Türkiye en çok Ayçiçek yağı ithal eden konuma düşürülmüştür. Aynı teknik buğday için de kullanılmaktadır. Türkiye, Buğday ithal ederken, International Grain Council’da tanımlanan, ton başına Dünya ortalama fiyatlarının, ortalama 54,6 dolar üzerinde fiyat vererek ithal etmektedir.

"TÜRK TARIMI İÇİN TEHLİKE ÇANLARI BÜYÜK SESLE ÇALIYOR!"
Aydal, AK Parti hükümetinin gübre fiyatlarını bir yıl gibi kısa bir sürede %350 arttırdığını ve üretici için Petrol-mazot fiyatlarının da baş edilemez hale geldiğini, Tohum ve diğer hammadde alımlarının da dolara bağlı olarak yükseldiğinden Türkiye için tehlike çanları büyük bir sesle çalmaya başladığını belirtti.

"TARIMA SON DARBE: YABANCILARA ARAZİ SATIŞININ ÖNÜNÜN AÇILMASI"
İktidarın tarım ile ilgili olarak vurduğu son darbenin tarım arazilerinin özel ve tüzel kişilere yüzbinlerce dönüm olarak verilebileceğine ait aldığı karar olduğunu belirten Aydal,  “Şehircilik, Çevre ve İklim Bakanlığının 16.09.2020 yılında Milli Emlak Genel Müdürlüğü aracılığı ile yayınladığı 31246 sayılı tebliğ çok vahim sonuçlar doğuracak bir tebliğdir. Bu tebliğin, Genel Esaslar 4.Madde 8.Fıkra ve 10. Maddesi, hazine arazilerinin, tarım yapmak isteyen özel ve tüzel kişilere, herhangi bir alan sınırı olmaksızın verilebileceğini hükme bağlamaktadır. Bu arazilerin yabancı firmalar tarafından Türkiye’deki temsilcileri aracılığı ile alınmasına ramak kalmıştır.” şeklinde konuştu.