ŞÜKÜR ve ERDEM!
Ne güzel sözcükler bunlar
Ne güzel sözcükler bunlar. En sevdiğim iki futbolcuydu H. Şükür ve A. Erdem. Bir Galatasaraylı olarak hele bir de babasını Galatasaray maçında kaybetmiş biri olarak içim sızlıyor açıkçası.
Bundan on yedi yıl önce bir GS – TS maçında olmuştu her şey. Babam tam bir fanatik idi; öyle ki kalbi aşırı heyecana yenik düştü. Bu olaydan sonra ya futboldan nefret edecek ya da daha da bağlanacaktım Galatasaray’a. Tam da öyle oldu açıkçası. Zaten var olan sevgim katlanmıştı artık.
Bir bayan olarak pek ilgilenmediğimiz doğrudur futbolla. Fakat ben Türkiye ligini bırak artık dünya liglerini bilir olmuştum.
O zamanlar Olimpic Lyon’dan Juninho ‘yu takip ediyor beğeniyordum. Şimdilerin meşhur futbolcuları yok tabi.
Türkiye’de tam bir Şükür rüzgârı; hatta öyle ki rekorlar kırıyor. Sevgimiz arttıkça artıyor milli maçlarla kendisine karşı. Duruşu, hayat anlayışı ve seçimleri yakın geliyor çoğumuza o zamanlar. Dualarla besliyoruz bol bol…
Sözü niye uzatayım derler buralarda; velhasıl genel anlamda bir beğeni vardı kendisine karşı. Arif Erdem ise yine aynı sürecin başarılı futbolcusuydu, Şükür ile paslaşan; birçok golün mimarıydılar kulübün en başarılı zamanlarında hem de.
Sonralarda birlikteliklerinin bununla sınırlı kalmadığını öğrendik ve hiç de sevmediğimiz bir durum oldu açıkçası. Yıllardır büyük bir sevgi ile izlediğimiz kişilerin farklı bağlantıları olduğu çıktı ortaya. Onlara Fetöcü demek pek yakışık almazdı; hem bu işte bir iş vardı. Konduramamıştık açıkçası. Fakat Şükür bağlarını hemen koparıverdi partiden. Hâlbuki ki sahnelerde AK Parti rozetinin iğnesi sol göğsünün üzerinden bizzat R. T. Erdoğan’ın elinden takılmamış mıydı?
Zaman zaman mecliste uyurken görüntüleri verilirdi ve hiç konuşmadığı ile ilgili eleştirilere maruz kalırdı. Şimdi düşünüyorum da; o da bilgi vermek için mi sızmıştı oraya? Bir şeyler oldu elbet. Ya kandırıldı ya da bilerek uydu onlara Erdem ile yanyana. En merak ettiğim 15 Temmuz işgalini görüp de hala davalarını savunmaları oldu.
Belli bir dönemeçten sonra bir umut bekliyorsun fakat adamlar ülkeyi terketmiş caninin eteklerini öpmekteler. Büyük bir hayal kırıklığı tabi.
Ünlünün topluma örnek mi olması gerektiğini kimi zaman tartışmışızdır. Katılırsınız ya da katılmazsınız ancak sevdiğin birileri olunca bunu yapan, için acıyor tabi. Değer miydi diyorsun ama şehitlerimiz geliyor aklıma: Fethi Sekin’in o görüntüsü, Halisdemir’in keza… Yutkunu veriyorsun ve içli bir ezgi, bulut gibi salınıyor sanki havada.
GS Spor Kulübü oylamaya gitti geçen gün. Şaşırtıcı bir sonuçtu şüphesiz; red çıktı sonuçta ve yönetim kurulu aidatlarını bahane ederek 8 yıldır ödemedikleri açıklamasıyla men ettiler bu şahısları GS’den.
Oysaki açık ve net fetöden dolayı men edilmeliydiler. Açıklama bu şekilde olmalıydı. Gerekçesi aidatlara bağlanmamalı ve hatta derhal yapılmalıydı yapılacak olan.
Bu sebep yeterince makul değil miydi? Asıl söylemek istediğim şu ki; fert kim olursa olsun konu vatan olunca hele bir de uğrunda canını feda edenler varsa acımak yanlıştır.
Acımak sadece kişiye değil aslında yapılan bu alçaklığa, bu cengameye ve sebepsiz mücadelelerine.
Bir canininin peşi sıra gitmek, vatanından uzakta kalmaktan ve bu şanlı topraklardan vazgeçmekten daha büyük bir sebep miydi?
Çocukluğumuzun güzel anıları Şükür ve Erdem… İsimleriniz sadece sözlüklerde anlamlı kaldı.
İsimleriniz bu tarihin sayfalarında, haksız davanızda anlamsız kaldı.