İşsizlik mi İş Beğenmezlik mi?
Ülkede sıklıkla işsizlikten söz edilir ve insanların iş bulamamaları sebebiyle kahvehane köşelerinde pineklemek zorunda kaldıklarına, hatta bunalıma girip intihar ettiklerine dair haberler yapılır.
Üniversite mezunlarının kendi alanlarıyla ilgili iş arama gayretlerini anlayışla karşılamakla birlikte üniversite mezunu olmayıp iş bulduğu halde beğenmeyip çalışmayanlara dair örnekleri de sıklıkla görür, duyarız.
Geçtiğimiz günlerde elit bir sitenin yöneticiliğini yapan kadim dostumuzun asgari ücret, ücretsiz daire ve diğer avantajlarına rağmen aylardan beri görevli bulamadıklarından şekvacı olduğunu duyunca bu görüşümüz daha bir perçinlendi.
İşsizlik söylemleri arasında “eleman bulamıyoruz” feryatları sanki biraz güme gidiyor gibi.
Depremlerin ardından birçok sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de personel bulunmakta zorluk çekilirken kalifiye ustalara yüksek ücret teklif edilmesine rağmen çözüm bulunamıyor.
Birçok ilde inşaat sektörü, günlük 2 bin TL'ye kadar eleman bulamıyor. Günlük 2 bin aylık 60 bin. Ve buna rağmen eleman yok…
Ülkemizde inşaat sektörünün en önemli yükü özellikle Doğu ve Güneydoğudan giden hemşerilerimizin omzunda. Ülke genelinde ve özellikle deprem bölgelerinde başlatılan toplu konut hamleleri, bu sektörde ister istemez bir eleman açığı oluşmasına sebep oldu.
Bu açığa rağmen başta Elazığ olmak üzere doğu ve güneydoğu ile birçok Anadolu şehrindeki, kahvehaneler tıklım tıklım…
Geçtiğimiz hafta bir vesile ile Bingöl, Muş, Tatvan, Van, Erciş güzergâhından geçen biri olarak bu ataleti ve kahvehane keyfini gördük.
Konuştuğumuz her bir insanımız ise istisnasız işsizlikten yakınıyordu. Belki bu insanlarımız sıvacı, demirci ya da kalıpçı ustası değildi ama bunları olmak için sadece bir yıl çalışmaları yeterliydi.
Sorun işsizlik değil iş beğenmezlik. Herkes masa başı iş istiyor. Herkes devlette iş istiyor ve herkes az çalışıp çok para kazanmak istiyor.