İl Başkanı Dağhan: 'Soru Önergesi Hala Cevaplanmadı'

Deva Partisi Elazığ İl Başkanı Murat Dağhan: '07 Şubat 2021'de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın cevaplaması için TBMM'de okuduğunu, ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bu soru önergesini halen cevaplandırmadığını' belirtti.

İl Başkanı Dağhan: 'Soru Önergesi Hala Cevaplanmadı'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

DEVA Partisi Adalet ve Hukuk İşleri Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nun 24 Ocak 2020 Elazığ depremi ile ilgili Elazığ İl teşkilatının hazırladığı kapsamlı ve ayrıntılı bir soru önergesini 07 Şubat 2021’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın cevaplaması için TBMM’de okuduğunu, ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu soru önergesini halen cevaplandırmadığını“ belirtti.

Devamında kendisine şu soruları yönelttik ;
1.TOKİ Kura çekilişi hakkında ne düşünüyorsunuz? 
Biz bunu aylar öncesinde çeşitli platformlarda dile getirmiştik. Ama bir yıldan bu yana izlediğimiz TOKİ’nin ortaya başarılı bir eylem planı koyamama durumu sonunda kura meselesinde patlak verdi. Sivrice’nin sorunlarını dile getirdiğimizde de kura meselesini dile getirmiştik. Ancak sorun TOKİ’nin vatandaşı muhatap almaması ve hiçbir denetime tabi olmamasıyla bağlantılı olarak yaşanıyor. TOKİ, ta en başından bu işe planlama yapmadan başladı. Böylesi bir işte strateji , planlama, temrin planı, ihtiyacı tesbit etme, ihtiyaca uygun projelendirme ve yerelden denetim olmadı mı bu gibi sorunların ortaya çıkması kabul edilebilir olmasa da kuvvetle muhtemeldir. Başta adaletsiz kura çekimi olmak üzere tüm sorunları aşabilmenin anahtarı şu açıklamalarda gizlidir, diyen Dağhan devamını şöyle getirdi ; 
TOKİ’yi kar etmeyen bir kuruma dönüştürmeden ya da yerine bu işleri yapacak yeni bir kurum oluşturmadan, bu kurum üzerinde yerelin denetimini kurmadan, 6306 sayılı yasanın kapsamını deprem mağduru ve düşük gelirli vatandaşımızı kapsayacak şekilde genişletmeden, yapım işine yerel müteahhitleri dahil etmeden, ucuz finansman desteği getirmeden, 6305 sayılı yasa ile 6306 sayılı yasayı birbirine entegre etmeden, inşaat malzemesini o ilden temin etmek suretiyle gelirin o ilde kalmasını mümkün kılmadan, ne evleri ucuza çıkartabilir, ne mağduriyetleri ortadan kaldırabilir, ne yoksullaşmanın önüne geçebilir ne de geniş kitleleri hızlıca ev sahibi edebiliriz. Bunu yapmadığımız sürece, vatandaşlarımızın mağduriyeti bitmek tükenmek bilmeyecektir.  

Kura mağduriyetinin ortadan kaldırılabilmesi için bu işlemin iptal edilerek yenilenmesi gerekir. İnsanların talep ve ihtiyaçları göz önüne alınmadan yapılacak kura işlemi, bugün de gördüğümüz gibi sadece mağduriyet doğurur. İnsanlar istemediği bir evi, istemediği bir bölgede  almaya zorlamak kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Yetkilileri daha en başında bu yanlıştan dönmeye davet ediyorum. Şayet maksat üzüm yemekse bu kuralar hemen iptal edilmelidir. Yok bağcıyı dövmekse , ona da el insaf edin yeter artık… İnsanlarda meramını anlatacak güç bile kalmadı. 

Kaldı ki ciddi araştırmalar yapılarak farklı bölgeler için değişik birkaç  kura şekli de belirlenebilirdi. İnsanların ne ihtiyaçları ne de yaşadıkları mahalle ve komşuluk ilişkileri göz önüne alınmıştır. Akıl izan dışı bu kuralarla insanımız kendi ilinde sürgüne yollanmıştır. Görmediğimiz bir sürgün kalmıştı, onu da gördük. İnsanlara o günün sabahında kura olacağı bildirilmiş, üstüne üstlük gelmezlerse haklarını kaybedecekleri söylenmiştir. Hele bir de bodrum katların kuraya dahil edilmesi meselesi var ki, bırakın açıklamayı inanın insan bunu dile getirecek kelime bulmakta bile zorlanıyor. Bu çağda insanları bodruma tıkmakta neyin nesi ? Bodrumların kesinlikle kura dışı tutulması ve ihtiyaç sahiplerine hibe edilmesi gerekirdi. Bu bile yapılamadı.

2.Köylerde durum nedir ? 
24 Ocak 2020 tarihinde 6,8 büyüklükle gelen  Elazığ depreminin Nisan 2019 yılındaki en güçlü öncüsü, Çevrimtaş ve Doğanbağı  köylerinde ki evlerin neredeyse tümünü yıkıcı bir etkiyle vurdu.  Bu deprem evlerde ağır hasar meydana getirmiş olmasına ve bu durum yetkililerce  rapor edilmesine karşın bununla ilgili olarak bugüne kadar hiçbir şey yapılmadı, maalesef. Enkazlar bile uluorta yerde duruyor. Halep ordaysa arşın burda, arşın burdaysa köyler orada. Bunu dert edinen gidip kendi gözleriyle görebilir. Yani o insanlarımızın mağduriyeti büyük depremden yaklaşık  9-10 ay önce başlamış olmasına rağmen halen devam ediyor ne yazık ki.

Köylere ihtiyaç duydukları evler yapılmıyor. İnsanlar altları ahır ve betonarme evler istiyorlar. Ancak, yetkililer bu insanları çelik konstrüksiyon evlere zorluyorlar. Veya gidin şehirden ev alın diyorlar. Çelikten evlere de geçen yılın rakamlarıyla 175.000 tl istemişler. Köylü bunu nasıl ödeyecek? Bir dokun bir ah işit misali köylülerimiz çok dertli ve devletin eli oralara halen uzanmış değil. ? Uzanacakmış gibi de gözükmüyor… Nasıl olabilir bu, nasıl kabul edilebilir bu. Köylü köyünü terk etmekten başka ne yapabilir bu şartlar altında? Peki biz tarımı kiminle yapacağız, kimi kandırıyoruz biz ? Tek başına bu bile devleti yönetenlerin bir stratejiye sahip olmadıklarını gösteriyor.  

3.Villakent ve Umut Elazığ projesi hakkında ne düşünüyorsunuz? 
Bu memlekete yapılan her şey elbetteki çok değerli ve önemlidir, ancak doğru , ucuza ve ihtiyaca yönelik yapılması şartıyla. Tek koşul budur. DEVA partisi olarak biz Villakent projesinin bir gelir üretme ve birilerine kaynak aktarma projesi olduğunu düşünüyoruz. 

Piyasada villa yönlü bir talep oluştu diye Belediye’nin maddi ve manevi kaynaklarını bu işe yönlendirmek ne kadar doğrudur? Villakent projesine yeltenmeden önce aynı veya benzer kapsamlarda İstanbul’da yapılmış başarılı ve başarısız projeleri incelediler mi ? Bırakın İstanbul’u,  Elazığ’ın buna ilişkin deneyimlerine baktılar mı? Nasıl sonuçlar çıkardılar da bu işe giriştiler?  Neden Harput, Hazar Gölü ve Hankendi’de ki iki katlı evler atıl kaldı?

Ancak biz kendilerine şunu söylemeyi bir vatandaşlık görevi biliriz;  maalesef, Elazığ’da daha önce yapılan villalar atıl duruma düştü. Bunu sakın göz ardı etmesinler ve öncelikle oturup bunun nedenlerini araştırsınlar? Bu ülkenin çarçur edecek tek kuruşu bile kalmadı. Bu gerçeklik ve bilinçle hareket etmeliyiz. Dolayısıyla, kimse yüzlerce evin atıl kalmasını ve kaynakların yanlış kullanılmasını istemez.     
Ayrıca, halkımız adına şu sorulara da yanıt vermelerini istiyoruz ; 
Villa’da yaşam nedir ? Giderleri nedir ? Yıllık bakım onarım masrafı nedir ? Bahçe,  havuz, güvenlik ve ortak gider toplamı neye tekabül ediyor ? 

Bu sorular soruldu mu, yanıtlar alındı mı ? Villalar satılacağı zaman bu bilgiler insanlara sunulacak mı ? Bu sorular cevaplanmadan, alıcının bilgi ve onayına sunulmadan girişilecek hiçbir proje doğru sonuçlar doğurmaz. Hatta, bu evler satılsa bile bundan yapılan işin doğru olduğu sonucu çıkmaz. Amaç daima ve mutlak suretle vatandaşın ihtiyacını en doğru şekilde gidermek olmalıdır. Haliyle bunun adı olsa olsa, piyasanın rüzgarına göre yelken açmak, birilerine menfaat sağlamak olur.  

Gelelim Umutkent Elazığ projesine; en hafif tabirle bize göre bu kulağı tersten göstermektir. Bu işi uzatmaktır. Bu bir kar etme projesidir.  Bu ölme, ölme ki yaz gele yonca yiyesin yaklaşımıdır. Bu saldım çayıra mevlam kayıra projesidir.  Belediye ve Ticaret odasının kaynakları yok mudur? Ya da kaynak mı bulamıyorlar ki önce bazı evler yapıp, satıp bundan kar edip , bu karları başka alanlarda değerlendirme yoluna gidiyorlar. Bundan kar edecekleri ne malum? Ticarette böyle bir öngörülebilirlik kime nasip olmuş ki, bu muhteremlere de olsun?  Suriye’ye de ne hesaplarla girmiştik ama nerelere vardık. Sisi ile de ne patırtı gürültü koparmıştık ama bugün ne noktaya geldik değil mi? 

Sosyal Devlet meselelere böyle yaklaşmaz. Devlet kurumu kar elde etme derdine düşmez. Belediye ve Ticaret odasının bu projesini hiçbir bakımdan doğru bulmuyor ve onaylamıyoruz. Bu konuda kendilerini İzmir Belediyesi’ni örnek almaya davet ediyoruz. İzmir Belediyesi, Dünya’dan ucuz proje finansmanı buldu ve bu kapsamda projelendirmelere girişti. Bu Elazığ Belediyesine , Elazığ Ticaret odasına ve hatta TOKİ’ye bile örnek olmalıdır. Belediye ve Ticaret odası gibi kurumların olanakları çok geniştir. Yapılması gereken şey doğru, ucuz ve ihtiyacı karşılayan etkin projelerle bunu vatandaş lehine kullanmak olmalıdır. Oturup bu işlere kafa patlatsınlar. Vatandaşın ihtiyacı büyüktür ve beklemeye tahammülü yoktur. Vay efendim biz villa yapalım, konut yapalım ondan para kazanalım, onunla da vatandaşa hizmet götürelim, bıraksınlar bu boş lafları da  bir an evvel icraata geçsinler. Önlerinde harika bir İzmir Belediyesi örneği ve pratiği var.    

Tüm bu anlatılanlarla ilintili olarak Ticaret odası ve Elazığ Belediyesi neden, konut projesi ve kentleşme temelli özel ve kurumsal ( Dünya Bankası, Avrupa Yatırım bankası, Birleşmiş milletler vb.) kaynaklı hibe, çok düşük faizli kredi gibi finans destekleri elde ederek vatandaşının hizmetine sunmuyor ? 
 Düşük gelirli vatandaşın acil ihtiyacı budur ? Ne villakent ne de Umut Elazığ projesidir…. Neden, karbon salınımı çok düşük, çevreye duyarlı, kendi enerjisini üreten ve hibeye konu akıllı bina projeleri geliştirmiyor Belediye, Ticaret odası ve Valilik ? Artık şov zamanı değil iş zamanı. Artık bu arenada biz varız, DEVA var.  Herkes pozisyonunu buna göre alsın.

Bir de “Elazığ’a bir şey yapılmasına karşı çıkılıyor” diyenlere yönelik birkaç şey söylemek istiyorum: Elazığ’ a yapılanlar ve yapılması gerekenler başka başka durumlara işaret ederler. Bizler, yapılanların çok eksik ve yetersiz olduğunu, halkın ihtiyaçlarını karşılamadığını, halkın bilgisi dışında yapıldığını ve zamanında yapılmadığını söylüyoruz… Devleti halk adına yönetenler, en iyisini ve en doğrusunu en ucuza yapmakla mükelleftir. 

Bu yapılanlar Sosyal devletin yapması gereken asli görev ve ödevleri arasındadır. 21 yıldan bu yana deprem vergisi adıyla toplayıp biriktirdiklerini bu kara günlerde harcamak  üzere topladı, devlet.  Hani nerede ? Biz muhalefet milletvekilinin yaptığı gibi ŞİRİN muhalefet yapmayacağız, vitrinlere oynamayacağız. Kesin çözüm isteniyorsa milletin sorunları net, açık ve samimiyetle dile getirilmelidir. Kaçak güreşerek yalancı pehlivanlık yaparak muhalet yapılmaz. Kaçak güreşenleri de halkımıza teşhir edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Önce özeleştiri, sonra eleştiri yapacağız. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce iğneyi kendimize batıracağız. Bizim muhalefet tarzımız bu olacak. Dediğimizin ve yaptığımızın her zaman arkasında olacağız ve hesabını vereceğiz. 
Devlet, ne iktidarın hayır kurumudur ne de İktidar yaptıkları ile kimseye hayırda bulunur. Kendilerini, yaptıkları bu yarım yamalak işleri bir lütufmuş gibi sunma alışkanlığından vazgeçmeye çağırıyoruz. Bunları konuşmaya ve anlatmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. 
Bir de Ticaret Odası öncülüğünde gündemleşmiş bir Hayvan Organize Sanayi Bölgesi projesi ve buna bağlı tamamlayıcı projelendirme çalışmaları var ki, sormayın o da başka bir Aziz Nesin’lik hikaye. Üstelik kafalarına göre vatandaşın tepkisine  vaki bir ortaklık yapısı kurmuşlar ki akla zarar geçekten de. Artık onu da başka bir söyleşi de tartışırız. Saygı ve sevgilerimle, ESENLİKLE kalın, umudunuzu kesmeyin. Bizi takip edin yeter. Her zaman ama her zaman umut ve DEVA siyasettedir.