Elazığ'da Hayvancılık Bitiyor!
Yanlış politikalar nedeniyle ilimizde hayvancılığın bitmesi noktasına geldiğini belirten Elazığ Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Cazim Bulut ' Elazığ geçmişte büyük şehirlerimize et ihraç ederken çevre illerden saman ithal eder hale geldik' dedi.
Elazığ Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Cazim Bulut ile Elazığ’daki hayvancılığın genel durumunu değerlendirdik. Elazığ’da hayvancılığın geçmişten günümüze geldiği durumu, hayvancılığın gelişmesi için neler yapılabileceğini konuştuğumuz röportajımızı zevkle okuyacağınızı umuyoruz.
Elazığ’da hayvancılık geçmişte nasıldı şuan nerede?
Elazığ’da hayvancılık geçmişe oranla çok ciddi bir azalmanın olduğu aşikar bununda tabi çeşitli faktörleri var. Birinci faktör olarak göç ön plana çıkmaktadır. Geçmişte Elazığ’ın hayvancılığı özellikle ülkenin büyük illerine besi hayvancılığı tedariği anlamında Elazığlı besiciler Türkiye çapında çok ciddi bir şekilde ön planda duruyorlardı. Doğu’da Erzurum, Kars, Ağrı, Iğdır gibi illerden yayla hayvanları Elazığ’a getirilip belirli bir periyot içerisinde besiye alındıktan sonra Et ve Süt Kurumunda kestiriliyordu. Geçmişte bu kurum daha faal özel sektör ise daha geri plandaydı. Elazığ hayvancılığı ülkedeki et ihtiyacını ciddi bir şekilde karşılar durumdaydı. Günümüze geldiğimizde bu potansiyelin zaman içerisinde eriyip küçüldüğünü ve sıralamadaki yerini kaptırdığını görüyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı TürkVet uygulamasına göre de Elazığ’ın hayvancılıkta birçok ilin gerisinde olduğunu görebiliriz.
Hayvancılıkta bu gerilemenin temel sebepleri sizde nedir?
Sektörün çok dalgalı oluşu, geçmişte süt politikasında yapılan hatalar temelinde yatmaktadır. Bu da Elazığ besicisinin yem parametrelerinde dışa bağımlı olması Elazığ’da sulanabilir tarım arazisinin azlığı 4 tarafı suyla çevrili olduğu halde sulanabilir tarım arazisi arttırabileceği halde uzun süredir ovaya suyun verilmemesi ve hayvancılığa dönük bitkisel üretimin olmaması hem süt hem de besi hayvancılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Gerek besi gerekse süt sektöründe ekonomik anlamda zaman zaman dalgalanmalar olmuştur. Geçmişte ülkenin tarım ve hayvancılık politikası tüketici endeksli seyretmiştir. Bu nedenle üretici ikinci plana itilmiş tüketici ön planda tutulmuştur. Eflasyonist bir tutumla enflasyon rakamların daha düşük tutulmasıyla bazı dönemlerde üreticinin zarar etmesi bile göz önünde bulundurulmuştur. Bu da hayvancılığa vurulan en büyük darbelerden biridir. Son 15-20 yıl içinde hayvan ithalatın artıyor olması Avrupa ülkelerinden gelen hayvan ücretlerinin düşüklüğü, Euro Türk lirası parametresi arasındaki farklılıklar, içeride yetiştirdiğimiz hayvanların maliyetlerinin yüksek olması hem ülke hem de ilimiz hayvancılığının geri kalmasına sebep teşkil etmiştir. Kaldı ki bugün yem sanayinde kullanılan protein kökenli soya, mısır vb. Amerika’dan getirtip yem sanayinde kullanıldıktan sonra üretim yapan hayvan sahiplerine ulaştırılmakta bu da maliyetlerin çok yukarıya çıkmasına sebep olmaktadır.
Gerilemenin üreticiden kaynaklı faktörleri var mı ?
Biz suni tohumlama ve ırk ıslahı noktasında biz veteriner hekimler olarak çok ciddi bir çaba içerisindeyiz. Damızlık hayvanların piyasada satılıyor olamaması, kaliteli hayvanların zarar ediyor olması neticesinde bu dişi materyal kasaplık materyale dönüşmüştür. Borcunu ödemeyen üretici dişi hayvanlarını kesime vermek zorunda kalmış bu çok kıymetli damızlık hayvanları kaybetmek zorunda kalmışızdır. Ülkemizde olduğu gibi ilimizde de üretici birlikleriyle biz istişare yapıyoruz. Girdi maliyetlerinin yüksek çıktı maliyetlerinin ise düşük olması yine süt verim oranlarının ve canlı hayvanın günlük et ortalamasının düşüklüğü üreticinin para kazanamama sebebiyet veren faktörlerden biridir.
Verilen teşvikler sizce doğru kişilere veriliyor mu?
Son bir- bir buçuk yıldır süt fiyatının zaman periyotları içerisinde güncellenmesi dünya genelinde kabul gören üreticinin 1 kilo yem parası ile 1.3 kg yem alabilmesi gerekiyor. Bunun altına düştüğünde üretici zarar ediyor. Bu zarar da sektörün geri gideceği anlamına geliyor. Hayvancılığın geleceği açısından bize uyan daha çok aile işletmeleridir. Son yıllarda özellikle kırsal kalkınma projeleriyle yapılan besilerin yarı kapasite ile çalıştığı ya da hiç çalışmadığı ortadır. Bu işletmelerle beraber dişi hayvan varlığı arttırabilirse süt ortalamasının artmasıyla Elazığ hayvancılığına çok ciddi bir katkı sağlayacaktır. Ancak; burada bu yatırımlar daha çok bu işi yapabilecek kişilere değil de parası olan işletmeyi açabilen meslekten ya da meseleden hiç anlamayan proje sahipleri üzerinden gitmiş bu da sektörü bir noktadan sonra çıkmaza sokmuştur.
Türkiye’de veteriner hekim kadrosu yeterli mi?
Türkiye’de gerek kamuda gerekse özel sektörde çok ciddi veteriner hekim kadrosu var. Bunu kucaklayacak, daha iyi mecralara çekebilecek planlı programlı bir takım şeylerin devreye alınması gerekiyor. Üretim yapacaksanız bunu bilimsel veriler üzerinde değerlendirme yapmanız gerekiyor. Veteriner hekim hangi hayvanı işletmeden niçin çıkarmanız gerektiğini döl verimi düşük olup olmadığını, hangi hayvanı işletmeden çıkarıp hangisini almanız gerektiğini vb. çok kıymetli bilimsel verileri üreticiye eğitim amaçlı vereceğine daha çok hayvan sayımlarında aşı programlarında ya da bilgisayar başlarında veteriner hekimler kullanılmakta alanlarında kullanılmamaları sektörü bilimsel anlamda geriye bırakmaktadır.
Kesimhane sayısı ihtiyacı karşılıyor mu?
Elazığ üzerinden değerlendirecek olursak hala bir takım yanlışlıklar yapılıyor. Elazığ’da günlük hayvan kesim kapasitesi ne kadarsa bu kapasitede kesimhaneler desteklenmelidir. Kapasitenin üzerinde destek verilmelidir. Şu anda Elazığ kesimhaneleri ihtiyaçlarını karşılama noktasında çok yüksek kapasiteye sahip olmasına rağmen şu anda çok düşük kapasiteyle çalışıyorlar.
Hayvancılığı geliştirmek için çözüm öneriniz nedir?
Elazığ hayvancılığını ileri götürmek için en basit örnek vermek gerekirse en bulunabilir kaba yem samandır. Onda bile Elazığ diğer illere ihtiyaç duymaktadır. Şanlıurfa Diyarbakır ve Mardin illerinden saman gelmektedir. Elazığ’da Uluova ve Kuzova o projelerinin mutlaka devreye alınması bununla yetinmemesi sulanabilir tarım arazilerinin arttırılması ve kırsal da yaşamın daha fazla teşvik edilmesi gerekir. Kırsal da yaşayanların eğitim yol su elektrik gibi ihtiyaçları karşılanmalı taşımalı eğitim Elazığ tarımına çok ciddi zararlar verdi. Kutsaldaki okulların yeniden açılması gerekiyor. Göçü terse döndürmek gerekiyor.
Günümüzde görünen hayvan hastalıkları sebepleri nelerdir?
Biz Elazığ’da çiftlik hayvanı besliyoruz. Bu hayvanlar genelde geviş getirdikleri için otçul hayvanlardır ve bunların ota ihtiyacı vardır. Bugün sahada veteriner hekimler olarak sahada karşılaştığımız birçok hastalığın temelinde yeterince kaliteli otun olmayışı yatmaktadır. Özelikle çiftlik hayvan hastalıklarının %50 sini engelleyebiliriz. Dolayısıyla hem verim ortalamalarını ve bitkisel üretimi artıracağız bununla birlikte maliyeti düşüreceğiz. Kârlılığı artırırsak üretici önünü görebilecektir.
Elazığ’da şuan şap, şarbon gibi bulaşıcı hayvan hastalığı vakaları var mı ?
İlimizde şuan üretimi etkileyecek her hangi bir bulaşıcı hastalık riski yoktur. Ülkemizde son 6 aydır daha önce görülmeyen şap hastalığının Sat 2 virüsünün olduğunu varsayıyoruz. Bununla ilgili Ankara’daki şap enstitümüz bu virüse karşı çok hızlı bir şekilde aşı geliştirdi. Gerekli aşılamalar yapılarak gerekli tedbirler alındı. Ülkemizde şuan lokal olarak bazı bölgelerde görülebiliyor. Hem üretimi hem de hayvan sağlığını ve hayvancılık ekonomisini çok olumsuz yönde etkileyebilecek bir salgın söz konusu değil.
Hayvanlardan insana geçen hastalıklar nelerdir?
Biz veteriner hekimler olarak zoonoz dediğimiz hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar ile ilgili çalışmalarımız var. Bu nedenle biz hayvan sağlığının yanında koruyucu hekimlik yönünü oluşturuyoruz. İnsanlar hastalanmadan önce zoonoz hastalıkları ile karşı karşıya gelmemesi için hayvanları gerekli tedbirleri almaya çalışıyoruz. Bu hastalıkların en bilineni kuduz, tüberküloz ve şarbon olmak üzere 250’ye yakın hayvanlardan insana geçebilecek virüsler bulunuyor. İlimiz hayvancılığında her şey yolunda gidiyor. Şuan meslektaşlarımız sahada çalışıyor. Salgın anlamında hayatı ciddi anlamda tehdit eden bir hastalık yok.
Meslekli olarak sorunlarınız var mı?
Bizim mesleki olarak sorunlarımız ön plana çıkmıyor. Biz veteriner hekimler olarak 2007 yılına kadar sağlık çalışanı sayılıyorduk. 2007’de Anayasa Mahkemesi kararıyla tıp hekimleri ile biz aynı statü değerlendirilerek özlük haklarımız elimizden alındı. Yıllar sonra iş tam tersine döndü. Tıp doktorları o özlük hakları alıyorlar. Veteriner hekimler her nedense bu tür alanlarda kapsam dışında tutulmaya çalışıyorlar. Veteriner hekimliği çok küçük kalıplara sığdırabileceğiniz bir çalışma grubu değil. Gıdanın üretimi, sağlıklı gıdanın sofralara gelmesi hayvanların sağlığı vb. Bugün bir kesimhaneye giderseniz orada iki tane veteriner hekim çalıştığını görürsünüz. Biri kamu adına diğeri özel sektörün kendi adına çalışıyor. Buradaki amaç vatandaşlarımızın sağlıklı gıdaya ulaştırılmasıdır. Bu nedenle geçtiğimiz yıl insan sağlığı açısından bir karaciğeri imha etmek istemesi nedeniyle Yozgat’ta Volkan Lale adında bir meslektaşımız bir kasap tarafından katledilmişti. Yine geçen hafta bir meslektaşımız bir kediyi hayata döndürmeye çabalarken sahibi tarafından darp edildi. Bugün orada, yarın burada, bir gün başka bir yerde başka alanda meslektaşlarımız hem hayvan sağlığında hem de gıda sektöründe kendilerini güvende hissetmedikleri müddetçe güvenli gıdanın insanlara ulaşması noktasında ciddi problemler olacaktır. Veteriner hekimlerin sağlıkta şiddet yasasına dahil edilmesi gerekir. Biz bu anlamda Türk Veteriner Hekimleri Merkez Konseyimizin ve 56 meslek odamızın istişareleri ile bu hakka ulaşmak ve daha fazla kitlelere ulaşmak için 21 Ağustos’ta özellikle kliniklerimizde bir günlük çalışmama kararı aldık. Bu tepki siyasi bir tepki değil. Hem ülkemizin gelecekteki gıda güvenliğini güvence almak hem de meslektaşlarımıza yönelik son yıllarda artan şiddet olaylarının baskısını kırmak adına böyle bir karar almış bulunmaktayız.