ELAZIĞ'DA TARİH AVAZI (1.BÖLÜM)

 'ATATÜRK – CUMHURİYET – ELAZIĞ – HACI KAYA'

     (Bugüne kadar duyan kim?)

 

Bugüne kadarki 80 senel

ELAZIĞ'DA TARİH AVAZI   (1.BÖLÜM)
TAKİP ET Google News ile Takip Et

 “ATATÜRK – CUMHURİYET – ELAZIĞ – HACI KAYA”

     (Bugüne kadar duyan kim?)

 

Bugüne kadarki 80 senelik yakza halimiz, ne ihmaldir ve ne de imhal. Rehavet nankörlüğünün tabii sonucu olarak Şerefli Elazığ’ımızın şanlı tarihini nisyana gömmekle adeta ihanettir, demeye dilim varmıyor.

 Ne mi söylüyorum? Milli mücadelede, Atatürk’le doğu vilayetleri arasında maddi-manevi büyük hizmetleriyle köprü vazifesi görmüş ve de Atatürk’ün “NUTUK”, Kazım Karabekir Paşa’mızın “İSTİKLAL HARBİMİZ” kitaplarına dahi geçmiş olan ve Atatürk’ün sayısız telgrafları, mektupları ile bir de kırmızı şeritli madalya dosyasında bulunan Elazığlı (İzolulu) Hacı Kaya Sebati Duman’dan söz ediyorum.

 Ciltler dolduracak hizmetlerini sadece birkaç sayfaya (kısa kısa başlıklar halinde) geçip, sizlere bir çığır açmış olayım dedim. Yazımın sonunda sizlere vereceğim adreslerden tüm dokümanlara kavuşma fırsatı bulacaksınız. Böylece Elazığ İli Müzesinde tarihi bir köşe açıp resimler, mektuplar, telgraflar ve belgeleriyle (Hacı Kaya - Elazığ) tarihi bölümü ihdas edip geleceğimize kazandırma sizlerin himmet ve değerli imzalarınızla olsun istedim.

 

KİMDİR HACI KAYA?

 Malatya ile Elazığ arasında (ortasından Fırat Nehri geçen) iki taraflı 30-40 köyü kapsayan, büyük İzolu Bölgesinin, Elazığ kesiminde, Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Kadı köyünde: Babası Ali Ağa ve annesi Beyaz Hanımefendinin çocukları olarak 1876 yılında dünyaya gelmiştir.

 Babası Ali Ağa (O şaşaalı, debdebeli, bir o kadar da kritik dönemde) büyük İzolu Aşiretinin reisidir. Genç yaşta vefat etmiştir. Hacı Kaya’yı (Riyasete geçen) amcası Abdullah Ağa büyük bir itina ve kısmi bir tahsil, yanında özel olarak okutmuştur. Çocuk yaşlarında bililtizam mahkemelere dahi sokarak deneyim kazandırmış ve pişirerek istikbale hazırlamıştır. Şahsi kabiliyeti, dehası ve deneyimi ile idari, içtimai ve siyasi sahalarda kendini tam göstermiş ki bu duruma geldiğini görüp inanan, ailesi ve çevresi Aşiret Reisi olarak başa getirmişlerdir.

 Hacı Kaya teyzesi kızı Emine Hanımefendi ile evlenmiş olup 3 kız (Emiş – Raziye - Rabia) ve 2 erkek (Haydar - Mehmet) 5 evlat sahibi olmuştur.

 

SİYASİ HAYATINDAN KESİTLER VE MENKİBELER:

 Genç yaşında kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti vasıtasıyla çok hizmetler vermiştir.

 

Milli Mücadeledeki ilk büyük hareketi (Atatürk) Mustafa Kemal ile başlar. Mustafa Kemal olarak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında ilk telgrafını çeker, “Tüm şark vilayetleri olarak arkanızdayız” der (Telgraf metniyle aldığı cevap da dosyasındadır).

 Ülkenin o menhus günlerden kurtulması için yörede her ferdin harekete geçmesini, teşvik, telkin ve tedbir teşebbüsleri ile çalışıp iyi neticeler almaktadır.

Yine Elazığ’da Müdafaa’yı Hukuk Cemiyetini kurar ve hemen akabinde merkezi Malatya olarak İzolu Müdafaa’yı Hukuk Cemiyetini kurar. Bir yandan da doğu vilayetleri ile ve de güneyde Kahramanmaraş ve Urfa vilayetleri ileri gelenleri ile teşrik-i mesai edip birlikte (güçleriyle) mücadele eder. Bu sırada Mustafa Kemal’e çektiği telgraftaki şu cümle çok calib-i dikkatle manidardır. “Yaşamak için Ölmeye karar verdik”. Tel metni ile cevap dosyadadır.

 

Erzurum’da akdedilen meşhur Erzurum Kongresi’ne iştirak etmiştir.

 O felaket ve yoksulluk günlerinde, Elazığ’dan-Erzurum’a vilayet emrine bir hayli yiyecek, içecek ve giyecek temin edip göndermiştir. Erzurum Valiliğinin (miktarda belirtilen) alındı teşekkür yazıları dahi dosyada mevcuttur.

 Sivas Kongresi’ne bizzat gitmiş olup, giderken de Elazığ’da Osmanlı kasalarına el koyup, 30’000 altın lira (parasız mücadele edilmez diye) Sivas’ta Mustafa Kemal’e yetiştirmiştir. (Bu hususu Dr. Mutemit Yazıcı’nın 08-07-1962 tarihli Turan Gazetesinde ve de Ziya Çarsancaklı’nın Dert Yumağı kitaplarında görebilirsiniz).

 İstiklal Harbini müteakip İzmir’de akdedilen Büyük İktisat Kongresi’ne ismen çağrıldığından iştirak etmiş olup, bu kongre kararı gereğince kendisine milletçe armağan edilen Köşk, Konak ve arazileri “Ben vazifemi yaptım” diyerek bütün ısrarlara rağmen kabul etmemiştir.

 

ŞEYH SAİT İSYANI (gelişmeler):

 (Mahdigeri tarihimizdeki önemi bakımından bu bölümü biraz açmak gerekiyor.)

 Din uğruna hazırlandığı söylenen isyan, mutasavver zamanından evvel, 15-Şubat-1925 günü öğlene doğru Piran’da patlak verdi. Bu sırada Şeyh Sait, Hacı Kaya ile Said-i Nursi’ye kuvvetleriyle kendilerine katılmaları için birer mektup yazdı ise de ikisinden de ret cevabı aldı. Asi güçler ilerliyor, Elazığ cephesine yürüyen Şeyh Şerif Elazığ’a girmek üzereyken (Askeri güç yok), Elazığ Valisi Hilmi Bey esir olmamak için (kaçarken (11) on bir yaşında bir çocuğu da başından vurarak) Malatya’ya kaçıyor. Asilerin komutanı Şeyh Şerif gelip Valinin makamına oturuyor. Bir gün sonra başta Hacı Kaya olmak üzere (Çöteli Asım Bey, Çarsancaklı Bedri Bey, İzzet Koçak Bey, Beyzade Mehmet Nuri Bey) bu beş kişiyi Valilik makamına istiyor. Diyor ki: “Ben Ankara’ya hareket etmek mecburiyetindeyim, sizlerden birinizi aranızda vali seçiniz”. (Beyler imtina ediyorlar, ret ediyorlar) Bunun üzerine diyor ki: “Sizler kabul etmez iseniz, o zaman ben kendi adamlarımdan birini vali tayin eder giderim, düşününüz”

Hacı Kaya ile Asım Bey diyorlar ki: “Beyler iş değişti, sonu fecaat olur ve kabul edip aralarından Müftü Mehmet Nuri Beyi vali seçiyorlar (Bazı kaynaklar Atatürk’ün emri ile vali tayin edilmiştir diyor. Bu fevkalade yanlıştır. Atatürk, Padişahın iki dönem mebusluğunu yapan bir Nakşi bendi Tarikatı şeyhini vali yapar mı?).

 Bu güne kadar Vali Hilmi Bey’in çete teşkiline müsaade etmediği için savunmasız, tedbirsiz ve teşvikçisiz kalınmıştı. Bir kaos yaşandı, tam bu sırada Diyarbakır’dan gelen Küçük Nurettin Paşa’nın emriyle Çarsançaklı Bedri ve Yümnü Beylerin Çarsancak’dan getirttikleri -500- beş yüz kişilik silahlı muharip çete (Bu tarihte şehir halkı sokak savaşı vererek asileri şehir dışına çıkarmışlardı) ile bunların geri dönmelerini önlemekle beraber, ta Mastar Dağı’na kadar sürüp götürdüler ve Mastar Dağı’nda günlerce (Ta ki askeri güç gelinceye kadar) iki haftadan fazla bir zaman müsademe ve çatışmada bulundular. İşte günlerce cephedeki kuvvetlerin günlük yemeğini (karavana) gayet muntazam olarak (Bir Devlet hizmeti gibi) Hacı Kaya kurduğu teşkilatla karşılamıştır.