İngiliz, İngilizliğini Yapıyor
Yabancı medya kuruluşları ve devletlerin Türkiye seçimlerine ilgisini öteden beri biliriz.
Bu çevreler hiçbir zaman halkın tercih ettiği lider ve partileri değil, kendilerinin emrine amede parti ve liderlerin kazanması yönünde yayınlar ve değerlendirmeler yaparlar.
Bunun son örneği İngiliz dergisi The Economist oldu. Dergi, yayınladığı analizde Erdoğan'ın bu kez "gitmesi gerektiğini" yazdı. Dergi Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi halinde, hapisteki Selahattin Demirtaş ile ilgili durumun hızla iyileşeceğini de belirtti.
Adamların Türkiye'ye bakışı bu. “Erdoğan gitmeli”. Böyle buyurmuş böyle istemiş İngiliz monşerler. Ve sonucun böyle olması için tüm imkanlarını seferber etmişler.
Geçmişten bugüne Osmanlı ve Türkiye'ye yönelik yıpratma, tüketme ve yıkma planlarının hayata geçirilmesinde en etkili millet olan İngilizlerin nasıl bir kuyruk açısı var, göremedikleri nasıl bir hesabı var ki açıkça ”Erdoğan gitsin” diyebiliyor ve bunu açıkça yazıyor.
Yine aynı dergi, Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi halinde, hapisteki Selahattin Demirtaş ile ilgili durumun "hızla iyileşeceğini” belirtmiş.
Burada “hızla iyileşmek” kelimesinin ne anlama geldiğini zaten Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından da biliyoruz. Her ne kadar Akşener “olmaz böyle bir şey” dese de Kılıçdaroğlu ve HDP kanadı, “biz görüştük anlaştık, sorun yok” diyor.
Hatta HDP'li Sırrı Sakık daha da ileri giderek Kılıçdaroğlu'na hitaben; “Görüştüğümüz ve anlaştığımız konuları neden kamuoyuna açıklamıyorsun” diyerek bunu ilan ediyor.
Tüm bu yaşananlarla ortaya çıkan gerçek şu ki artık kimse safını ve yerini saklamıyor. İçindekini açıkça dışa vuruyor ve buradan siyaset üretebiliyor.
İngiliz ve muhalefet cenahında bunlar yaşanırken olayı soğan ve patates fiyatlarına indirgemek, seçimleri sırf ülkeye bir cumhurbaşkanı seçmek olarak görmek, iki yıl değil altı ay sonra ülkede yaşanabilecek kriz ve kaosları hesap etmeden ve öngörmeden sandığa gitmek sorumluluktan kaçmaktır, gerçeklere sırtını dönmektir.