HAİKU'YA DAİR…
Kulakların aşina olduğu kafiyeli dörtlüklere göre oldukça farklıdır Haiku
Kulakların aşina olduğu kafiyeli dörtlüklere göre oldukça farklıdır Haiku... Serbest nazımla yazılan şiirlere de benzemez. Kendine has yazın kurdigerarı vardır. On yedi hece içeren (5/7/5 ölçüsünde) üç mısradan oluşur. Hepsi bu…
Bu özelliğiyle, haiku dünya edebiyatının en kısa şiir türü kabul edilir. Uzmanları haikuyu şöyle tanımlarlar, 'Haiku ne 'nazım' ne de 'nesir' dir. Haiku, şiir özelliklerini taşıyan bir düzyazı, düzyazı özellikleriyle yazılmış bir şiir biçimidir.' derler…
Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan ve Japon edebiyatına ait bu şiir türünün kısa oluşundan ziyade içerdiği felsefi düşünce, sade ve derinsel yapı çok daha ilgi çekicidir…
Haiku yazanlar, tabiatta gözlemledikleri anlık olayları, tıpkı bir ressamın gördüğünü tuvale resmettiği gibi, yazıya dökerler… Kendi hayal dünyalarından, bir şey katmadan şiire… Okuyucuya kendi düşüncelerini dikte ettirmeden… Somut, objektif ve anlık yansıtırlar olayları, şiirlerine… Üstelik bunu on yedi heceye sığdırıp lirik bir tarzda…
Ayva incir nar
Günbatımında hepsi
Kızıla çalar
Şiirdeki bu felsefi düşünce, yazın kurdigerarı gibi vazgeçilmezidir haikunun…
Öyle ki, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan Japonlar, kültürel faaliyetleri denetlemek için kurdukları cemiyetlerle 'Geleneksel Haiku' kurdigerarına riayet etmeyen haiku şairlerini takibe almış hatta ısrarcı olanları tutuklamış, bu şiirleri yayınlayan dergileri de yasaklamışlar… Yüzyıllar öncesine ait edebi kültürlerini koruyabilmişler böylelikle…
Öpüyor tek tek
Bütün ak zambakları
Mavi kelebek
*****
Bir öykü vardır haikuya dair…
Haiku ustası Başo ile öğrencisi Kikaku, bir yaz kırında gezerlerken, çırak uçuşan kırmızı gövdeli yusufçuklara bakarak bir haiku kurmuş…
Yusufçuk işte
kopar kanatlarını
kırmızı biber!
Ustası ise 'Hayır. Bu haiku değil' demiş. 'haiku olmasını istiyorsan şöyle söyleyebilirsin.'
Kırmızı biber
çırpar kanatlarını
yusufçuk işte!
Bu uyarısıyla Başo, öğrencisinin haikunun felsefesine uymayan, olumsuzluk ve emir kipi içeren ifade kullanmasına izin vermemiş… Sadece gördüğünü ifade etmesini istemiş ondan…
*****
Haiku şiirinin en büyük üstadı, Başo'dur. Haiku'nun sade ve derinsel yapısından çok etkilenmiş ve bu yapıyı daha da derinleştirmiş Basho… Hayat tarzını da sadeleştirmiş, eşyaya, paraya, boş lafa, gürültüye karşı kendini soyutlaştırmış, bunlardan uzaklaştırmış kendisini...
Üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen, hala sadeliği ve derinliğiyle etkileyici, 1000'i aşkın Başo'ya ait haiku ulaşmış, günümüze…
En tanınan ve sevilen haikusu ise 'Başo'nun kurbağası' olmuş…
Eski bir havuz
kurbağa atlayıverir
suyun sesi!
*****
Ülkemizde haiku şiiriyle ilgilen pek çok ünlü şair olsa da en bilineni Orhan Veli Kanık olmuş… Orhan Veli, sadece haiku yazmakla kalmamış birçok dilden tercüme ettiği haikuyu da dilimize kazandırmış…
Birkaç yıl öncesi Bursa'dan Yalova'ya doğru araçla gidenler bu duyguyu yaşamış olabilir. İnip çıkan tepeler boyunca sürüp giden yolun son dönemecinde, aniden bütün ufukta Gemlik Körfezi'ni dolduran Marmara Denizi'ni görür insan. Ürperir bu manzara karşısında… Orhan Veli' de aynı duyguları yaşamış belli ki… Şaşırmış… Belki o an mırıldanmış kendi kendine… Sonrasında şairliğini kullanarak yazıya dökmüş htiklerini...
Gemliğe doğru
Denizi göreceksin
Sakın şaşırma!
Başka bir şiirinde ise tıpkı eski Gemlik yolu gibi tarihe karışan bir yeri hatırlatmış Orhan Veli… İstanbul'un Ahırkapı ve Kumkapı arasında özellikle denizci ve balıkçıların uğrak yeri olan salaş meyhanelerin bulunduğu Sandık Burnu'nu… Sirkeci-Bakırköy sahil yolu için doldurulan deniz yüzünden yok olmuş Sandık Burnu'nu bu şiiriyle ölümsüzleştirmiş… Belki bir yürüyüş esnasında, ya da kurulmuş bir çilingir sofrasında sohbet ederken, bir haiku kurmuş…
Yosun Kokusu
Ve bir bardak karides
Sandık Burnu'nda
*****
Uğradığı vahim bir suikast sonucu son nefesini vermeden bu sözleri söylemiş midir Jül Sezar? tartışılır… Ancak Sezar'ın dünya tarihinin en etkili insanlarından birisi olduğu tartışılmaz… Vücuduna aldığı 23 ölümcül hançer darbesi de…
Sezar'ın ölümünden yaklaşık altı yüz yıl sonra kendisi gibi güçlü bir yazar ortaya çıkmış ve onun yaşamını kaleme almış… Sezar'ın ölüm anını ve özellikle son sözlerini adeta ölümsüzleştirip, noktayı koymuş…
Sen de mi Brütüs?
öyleyse yıkıl Sezar
üç, iki bir sıfır!
Bu özelliğiyle, haiku dünya edebiyatının en kısa şiir türü kabul edilir. Uzmanları haikuyu şöyle tanımlarlar, 'Haiku ne 'nazım' ne de 'nesir' dir. Haiku, şiir özelliklerini taşıyan bir düzyazı, düzyazı özellikleriyle yazılmış bir şiir biçimidir.' derler…
Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan ve Japon edebiyatına ait bu şiir türünün kısa oluşundan ziyade içerdiği felsefi düşünce, sade ve derinsel yapı çok daha ilgi çekicidir…
Haiku yazanlar, tabiatta gözlemledikleri anlık olayları, tıpkı bir ressamın gördüğünü tuvale resmettiği gibi, yazıya dökerler… Kendi hayal dünyalarından, bir şey katmadan şiire… Okuyucuya kendi düşüncelerini dikte ettirmeden… Somut, objektif ve anlık yansıtırlar olayları, şiirlerine… Üstelik bunu on yedi heceye sığdırıp lirik bir tarzda…
Ayva incir nar
Günbatımında hepsi
Kızıla çalar
Şiirdeki bu felsefi düşünce, yazın kurdigerarı gibi vazgeçilmezidir haikunun…
Öyle ki, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan Japonlar, kültürel faaliyetleri denetlemek için kurdukları cemiyetlerle 'Geleneksel Haiku' kurdigerarına riayet etmeyen haiku şairlerini takibe almış hatta ısrarcı olanları tutuklamış, bu şiirleri yayınlayan dergileri de yasaklamışlar… Yüzyıllar öncesine ait edebi kültürlerini koruyabilmişler böylelikle…
Öpüyor tek tek
Bütün ak zambakları
Mavi kelebek
*****
Bir öykü vardır haikuya dair…
Haiku ustası Başo ile öğrencisi Kikaku, bir yaz kırında gezerlerken, çırak uçuşan kırmızı gövdeli yusufçuklara bakarak bir haiku kurmuş…
Yusufçuk işte
kopar kanatlarını
kırmızı biber!
Ustası ise 'Hayır. Bu haiku değil' demiş. 'haiku olmasını istiyorsan şöyle söyleyebilirsin.'
Kırmızı biber
çırpar kanatlarını
yusufçuk işte!
Bu uyarısıyla Başo, öğrencisinin haikunun felsefesine uymayan, olumsuzluk ve emir kipi içeren ifade kullanmasına izin vermemiş… Sadece gördüğünü ifade etmesini istemiş ondan…
*****
Haiku şiirinin en büyük üstadı, Başo'dur. Haiku'nun sade ve derinsel yapısından çok etkilenmiş ve bu yapıyı daha da derinleştirmiş Basho… Hayat tarzını da sadeleştirmiş, eşyaya, paraya, boş lafa, gürültüye karşı kendini soyutlaştırmış, bunlardan uzaklaştırmış kendisini...
Üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen, hala sadeliği ve derinliğiyle etkileyici, 1000'i aşkın Başo'ya ait haiku ulaşmış, günümüze…
En tanınan ve sevilen haikusu ise 'Başo'nun kurbağası' olmuş…
Eski bir havuz
kurbağa atlayıverir
suyun sesi!
*****
Ülkemizde haiku şiiriyle ilgilen pek çok ünlü şair olsa da en bilineni Orhan Veli Kanık olmuş… Orhan Veli, sadece haiku yazmakla kalmamış birçok dilden tercüme ettiği haikuyu da dilimize kazandırmış…
Birkaç yıl öncesi Bursa'dan Yalova'ya doğru araçla gidenler bu duyguyu yaşamış olabilir. İnip çıkan tepeler boyunca sürüp giden yolun son dönemecinde, aniden bütün ufukta Gemlik Körfezi'ni dolduran Marmara Denizi'ni görür insan. Ürperir bu manzara karşısında… Orhan Veli' de aynı duyguları yaşamış belli ki… Şaşırmış… Belki o an mırıldanmış kendi kendine… Sonrasında şairliğini kullanarak yazıya dökmüş htiklerini...
Gemliğe doğru
Denizi göreceksin
Sakın şaşırma!
Başka bir şiirinde ise tıpkı eski Gemlik yolu gibi tarihe karışan bir yeri hatırlatmış Orhan Veli… İstanbul'un Ahırkapı ve Kumkapı arasında özellikle denizci ve balıkçıların uğrak yeri olan salaş meyhanelerin bulunduğu Sandık Burnu'nu… Sirkeci-Bakırköy sahil yolu için doldurulan deniz yüzünden yok olmuş Sandık Burnu'nu bu şiiriyle ölümsüzleştirmiş… Belki bir yürüyüş esnasında, ya da kurulmuş bir çilingir sofrasında sohbet ederken, bir haiku kurmuş…
Yosun Kokusu
Ve bir bardak karides
Sandık Burnu'nda
*****
Uğradığı vahim bir suikast sonucu son nefesini vermeden bu sözleri söylemiş midir Jül Sezar? tartışılır… Ancak Sezar'ın dünya tarihinin en etkili insanlarından birisi olduğu tartışılmaz… Vücuduna aldığı 23 ölümcül hançer darbesi de…
Sezar'ın ölümünden yaklaşık altı yüz yıl sonra kendisi gibi güçlü bir yazar ortaya çıkmış ve onun yaşamını kaleme almış… Sezar'ın ölüm anını ve özellikle son sözlerini adeta ölümsüzleştirip, noktayı koymuş…
Sen de mi Brütüs?
öyleyse yıkıl Sezar
üç, iki bir sıfır!