ELAZIĞ'IN İLK KADIN SPİKERi ''GÖKÇE KARAGÖZ''
BAŞAK MERAL GÜNDÜZ/ Ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlarda uzun yıllar çalışmış olan Gökçe Karagöz, şimdilerde memleketi olan Elazığ'da 26 yıllık birikimini öğrencilerine aktarıyor.
Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu'nda Öğretim Görevlisi olan Karagöz, bir yandan da diksiyon eğitimi veriyor.
İlk göz ağrısı olan Radyo Fm 23'te Genel Yayın Yönetmenliği görevini de sürdüren Karagöz aynı zamanda Kanal 23'ün hafta sonu haber bültenini sunuyor.
Karagöz, akademisyenliğin mesleğinin bir parçası olduğunu söylüyor ve diksiyon eğitimine herkesin ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
Gökçe Karagöz ile yaptığımız röportajın detayları:
GÖKÇE KARAGÖZ KİMDİR?
Elazığ'ın Maden ilçesinde doğdum. İlk orta tahsilimi ve lise tahsilimin ilk yılını Maden'de yaptım. Öğretmen olan babamın tayini Elazığ'a çıkınca taşındık. Lise tahsilimi ise Elazığ Mehmet Akif Ersoy Lisesi'nde tamamladım. Üniversite eğitimimi İstanbul'da, İstanbul Kültür Üniversitesi'nde Sanat Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı bölümünde yaptım. Lisans eğitimim devam ederken bir yandan da Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası aldım. Helin isminde bir kızım var.
90'LI YILLARIN BAŞINDA ELAZIĞ'DA ÖZEL TV KANALLARI VE RADYO YAYINLARI YENİ BAŞLAMIŞ. BİR GENÇ KIZ BÜYÜK BİR CESARETLE BEN SPİKER OLACAĞIM DİYOR.... O CESARETİ VE O YILLARI ANLATIR MISINIZ?
İtiraf etmek gerekirse spiker olacağım diye bir hayalim yoktu. Benim de o yıllarda birçok arkadaşım gibi ÖSS-ÖYS önceliğimdi. Üniversite sınavına hazırlık sürecinde İstanbul dershanesine gidiyordum ve yoğun bir ders çalışma programım vardı. Aklımda birkaç meslek vardı ama medya aklımdan geçmiyordu. İlgi duymuyordum diyemem ancak o dönemlerde başka meslekler daha çok rağbet görüyordu. Doğal olarak bizler de daha çok rağbet gören bölümlere yönleniyorduk. İlk yıl istediğim puanı alamadım. Sonraki yıl tekrar dershaneye gidip puanımı yükseltmeyi hedefliyordum. O yıllarda bir akrabamızın tayini Elazığ'a çıkmıştı. Özel radyoların henüz daha yeni yeni yayın hayatına başladığı yıllardı. Bir gün akrabamız evimize gelmişti ve sohbet esnasında memleketinde özel bir radyoda çalıştığını ve benim de radyoda program yapabileceğimi söyledi. Çok güzel bir ses tonunda var. Bence yapabilirsin dedi. Ben pek ihtimal vermedim ama cazip gelmedi de değil. Sonra benim adıma radyoları arayıp sunucuya ihtiyaç olup olmadığını sordu. Ne olduğunu anlamadan sürükleniyordum ben de. Sonra o dönem yayın yapan ve Elazığ'da hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip Stüdyo Fm'in programcı arayışında olduğunu öğrendik. Nasıl olduysa kendimi Stüdyo Fm'de iş görüşmesinde buldum ve sevgili arkadaşım Aydın Kurtoğlu ile birlikte 'Sabah Kahvesi' adlı programı sunmaya başladım. Radyoya böylece adım atmış oldum. Diğer taraftan radyo yayınlarının cazibesine kapılıp dershanedeki derslerimi aksatmaya başlayınca olay başka yere taşındı.
O dönem İstanbul Dershanesi sahibi ve hocam İbrahim Taşel derslerdeki yokluğumu farketmiş ve beni çağırtmıştı.Biraz korku ve biraz heyecanla yayına gittim. Kıymetli hocam önce dersleri neden ihmal ettiğimin sebebini dinledi. Sonra radyo yayınlarım konusunda bana birkaç soru sordu ve sonrasında da derslerimi ve üniversite hazırlık sürecimi aksatmamam gerektiğini söyledi. Ben de büyük bir mahcubiyetle odasından ayrıldım. Şu an hatırlayamıyorum ancak üzerinden bir ya da iki hafta geçmiş olmalıydı ve beni tekrar yanına çağırdı. Eyvah dedim kendi kendime.
Derslerimi ihmal etmemiştim oysa ki ve denemelerimde gayet iyiydi. Beni bekleyen sürprizden bihaber odasına gittim hocamın. İbrahim Taşel hocam üniversite hazırlık sürecimle alakalı sorular sorduktan sonra bundan sonrada derslerini ve hazırlıklarını ihmal etmeyeceksin dedi ve Pazartesi sabah 08:00'de Fm 23 'te yayınım olduğunu söyledi. Aman Allah'ım bayılabilirdim. Size sadece şu kadarını söyleyeyim. Türkiye'nin şu an en çok dinlenen ve en önemli radyosu hangisi ise o dönemlerde Fm 23'te bölgesel çapta öyleydi. Ben Fm 23'te başlayacaktım. İnanamıyordum. Hocamın boynuna sarılmak istemiştim. 1993 yılında Fm 23'e bu şekilde adım atmış oldum. Hayatımda en çok keyif aldığım yıllardı diyebilirim. Bana bu cesareti veren ise İbrahim Taşel hocamdı.Kendisine çok şey borçluyum.Minnettarım.
Daha sonra 1995 yılında kurulan Kanal 23 televizyonunda ana haber bültenini sunmaya başladım. Hem radyo hem de televizyon yayınlarını birlikte yürüttüm.
GÜZEL KONUŞMAK NEDİR SİZCE?
Güzel konuşmak kendini doğru ve anlaşılır bir şekilde ifade etmektir. Hepimiz Türkçe konuşuyoruz ancak zaman zaman birbirimizi anlamakta zorlanabiliyoruz ya da birbirimizi yanlış anlıyoruz. İşte bu noktada diksiyon eğitimi devreye giriyor. Hepimizin bu eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü doğru bildiğimiz ancak yanlış kullandığımız ifadeler var.
TÜRK İNSANI ÖZELE İNDİRGERSEK ELAZIĞ İNSANI TÜRKÇEYİ DOĞRU KULLANIYOR MU?
Bence Elazığ insanı olarak değil de, Türk insanı Türkçeyi doğru kullanıyor mu? sorusuna cevap vermek isterim. Ben 2 yılı aşkın bir süredir Elazığ'da diksiyon dersleri veriyorum. Derse başladığımda öğrencilerime, Türkçe her zaman yazıldığı gibi okunan bir dil değildir derim. İlk hatayı burada yapıyoruz aslında. Bu anlamda Türkçeyi doğru kullanamıyoruz ve ortaya telaffuz hataları çıkıyor. Şiveyi çok fazla kullanıyoruz. Türkçe karşılığı olmasına rağmen daha çok İngilizce kelimeleri tercih ediyoruz. Bu arada yanlış anlaşılmasın ben şiveye karşı değilim. Ancak doğru telaffuzda İstanbul ağzı bizim için bağlayıcı olduğundan şive konuştuğumuzda doğru telaffuzu sağlayamamış oluyoruz. Her şey yerine göre güzel ve anlamlı…
ELAZIĞ'IN İLK KADIN SPİKERİ ŞİMDİ HOCA... NASIL BİR DUYGU?
Evet Elazığ'ın ilk kadın haber spikeri olmanın her zaman gururunu yaşadım. Çocuk yaşlardaydım diyebilirim. Zamanla daha fazla tecrübe kazandım ve spikerliği meslek edindim. Başardıkça ve iltifat aldıkça daha çok sevdim mesleğimi. Medya sektöründe hem kamera önünde hem de kamera arkasında yıllarca çalıştım. Hayatımda mikrofon hep oldu. İnşallah hep de olur.
Diksiyon dersleri verdiğimi söylemiştim. Bunun yanı sıra Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Radyo ve Televizyon bölümünde derslere giriyorum. Üniversitedeki ikinci yılım. Akademisyenlikte keyifli bence. Gençlerle bilgi ve tecrübelerinizi paylaşmak sizi motive ediyor.
Peki diksiyon eğitmenliği nedir? Herkes diksiyon eğitimi verebilir mi?
Diksiyon eğitimi, güzel ve doğru konuşmak adına verdiğiniz eğitimi kapsar.Bu konuda yeterliliği olan kişiler bu eğitimi verebilir elbette.Ancak medya sektöründe çalışan herkes bu eğitimi verebilir mi derseniz? Elbette hayır derim.Her şeyden önce sizin öncesinde bu eğitimi almış olmanız gerekir.Diğer taraftan sizin bilgi ve birikiminizle de alakalı bir durum var ortada. Çünkü diksiyon eğitimini uygulamalı olarak işliyorsunuz,örneklerle konuları zenginleştirmeniz gerekiyor. Mesela her ders çıkışı öğrencilerimin derste sıkılmadıklarını ve keyifle dersten çıktığını görünce çok mutlu oluyorum.Bütün bunların yanında ve bence en önemlisi, dersi veren kişinin düzgün bir diksiyona sahip olması...Çünkü siz bir aktarıcısınız. Yanlış telaffuzlar yapmak gibi bir lüksünüz olamaz.
İlk göz ağrısı olan Radyo Fm 23'te Genel Yayın Yönetmenliği görevini de sürdüren Karagöz aynı zamanda Kanal 23'ün hafta sonu haber bültenini sunuyor.
Karagöz, akademisyenliğin mesleğinin bir parçası olduğunu söylüyor ve diksiyon eğitimine herkesin ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
Gökçe Karagöz ile yaptığımız röportajın detayları:
GÖKÇE KARAGÖZ KİMDİR?
Elazığ'ın Maden ilçesinde doğdum. İlk orta tahsilimi ve lise tahsilimin ilk yılını Maden'de yaptım. Öğretmen olan babamın tayini Elazığ'a çıkınca taşındık. Lise tahsilimi ise Elazığ Mehmet Akif Ersoy Lisesi'nde tamamladım. Üniversite eğitimimi İstanbul'da, İstanbul Kültür Üniversitesi'nde Sanat Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı bölümünde yaptım. Lisans eğitimim devam ederken bir yandan da Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası aldım. Helin isminde bir kızım var.
90'LI YILLARIN BAŞINDA ELAZIĞ'DA ÖZEL TV KANALLARI VE RADYO YAYINLARI YENİ BAŞLAMIŞ. BİR GENÇ KIZ BÜYÜK BİR CESARETLE BEN SPİKER OLACAĞIM DİYOR.... O CESARETİ VE O YILLARI ANLATIR MISINIZ?
İtiraf etmek gerekirse spiker olacağım diye bir hayalim yoktu. Benim de o yıllarda birçok arkadaşım gibi ÖSS-ÖYS önceliğimdi. Üniversite sınavına hazırlık sürecinde İstanbul dershanesine gidiyordum ve yoğun bir ders çalışma programım vardı. Aklımda birkaç meslek vardı ama medya aklımdan geçmiyordu. İlgi duymuyordum diyemem ancak o dönemlerde başka meslekler daha çok rağbet görüyordu. Doğal olarak bizler de daha çok rağbet gören bölümlere yönleniyorduk. İlk yıl istediğim puanı alamadım. Sonraki yıl tekrar dershaneye gidip puanımı yükseltmeyi hedefliyordum. O yıllarda bir akrabamızın tayini Elazığ'a çıkmıştı. Özel radyoların henüz daha yeni yeni yayın hayatına başladığı yıllardı. Bir gün akrabamız evimize gelmişti ve sohbet esnasında memleketinde özel bir radyoda çalıştığını ve benim de radyoda program yapabileceğimi söyledi. Çok güzel bir ses tonunda var. Bence yapabilirsin dedi. Ben pek ihtimal vermedim ama cazip gelmedi de değil. Sonra benim adıma radyoları arayıp sunucuya ihtiyaç olup olmadığını sordu. Ne olduğunu anlamadan sürükleniyordum ben de. Sonra o dönem yayın yapan ve Elazığ'da hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip Stüdyo Fm'in programcı arayışında olduğunu öğrendik. Nasıl olduysa kendimi Stüdyo Fm'de iş görüşmesinde buldum ve sevgili arkadaşım Aydın Kurtoğlu ile birlikte 'Sabah Kahvesi' adlı programı sunmaya başladım. Radyoya böylece adım atmış oldum. Diğer taraftan radyo yayınlarının cazibesine kapılıp dershanedeki derslerimi aksatmaya başlayınca olay başka yere taşındı.
O dönem İstanbul Dershanesi sahibi ve hocam İbrahim Taşel derslerdeki yokluğumu farketmiş ve beni çağırtmıştı.Biraz korku ve biraz heyecanla yayına gittim. Kıymetli hocam önce dersleri neden ihmal ettiğimin sebebini dinledi. Sonra radyo yayınlarım konusunda bana birkaç soru sordu ve sonrasında da derslerimi ve üniversite hazırlık sürecimi aksatmamam gerektiğini söyledi. Ben de büyük bir mahcubiyetle odasından ayrıldım. Şu an hatırlayamıyorum ancak üzerinden bir ya da iki hafta geçmiş olmalıydı ve beni tekrar yanına çağırdı. Eyvah dedim kendi kendime.
Derslerimi ihmal etmemiştim oysa ki ve denemelerimde gayet iyiydi. Beni bekleyen sürprizden bihaber odasına gittim hocamın. İbrahim Taşel hocam üniversite hazırlık sürecimle alakalı sorular sorduktan sonra bundan sonrada derslerini ve hazırlıklarını ihmal etmeyeceksin dedi ve Pazartesi sabah 08:00'de Fm 23 'te yayınım olduğunu söyledi. Aman Allah'ım bayılabilirdim. Size sadece şu kadarını söyleyeyim. Türkiye'nin şu an en çok dinlenen ve en önemli radyosu hangisi ise o dönemlerde Fm 23'te bölgesel çapta öyleydi. Ben Fm 23'te başlayacaktım. İnanamıyordum. Hocamın boynuna sarılmak istemiştim. 1993 yılında Fm 23'e bu şekilde adım atmış oldum. Hayatımda en çok keyif aldığım yıllardı diyebilirim. Bana bu cesareti veren ise İbrahim Taşel hocamdı.Kendisine çok şey borçluyum.Minnettarım.
Daha sonra 1995 yılında kurulan Kanal 23 televizyonunda ana haber bültenini sunmaya başladım. Hem radyo hem de televizyon yayınlarını birlikte yürüttüm.
GÜZEL KONUŞMAK NEDİR SİZCE?
Güzel konuşmak kendini doğru ve anlaşılır bir şekilde ifade etmektir. Hepimiz Türkçe konuşuyoruz ancak zaman zaman birbirimizi anlamakta zorlanabiliyoruz ya da birbirimizi yanlış anlıyoruz. İşte bu noktada diksiyon eğitimi devreye giriyor. Hepimizin bu eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü doğru bildiğimiz ancak yanlış kullandığımız ifadeler var.
TÜRK İNSANI ÖZELE İNDİRGERSEK ELAZIĞ İNSANI TÜRKÇEYİ DOĞRU KULLANIYOR MU?
Bence Elazığ insanı olarak değil de, Türk insanı Türkçeyi doğru kullanıyor mu? sorusuna cevap vermek isterim. Ben 2 yılı aşkın bir süredir Elazığ'da diksiyon dersleri veriyorum. Derse başladığımda öğrencilerime, Türkçe her zaman yazıldığı gibi okunan bir dil değildir derim. İlk hatayı burada yapıyoruz aslında. Bu anlamda Türkçeyi doğru kullanamıyoruz ve ortaya telaffuz hataları çıkıyor. Şiveyi çok fazla kullanıyoruz. Türkçe karşılığı olmasına rağmen daha çok İngilizce kelimeleri tercih ediyoruz. Bu arada yanlış anlaşılmasın ben şiveye karşı değilim. Ancak doğru telaffuzda İstanbul ağzı bizim için bağlayıcı olduğundan şive konuştuğumuzda doğru telaffuzu sağlayamamış oluyoruz. Her şey yerine göre güzel ve anlamlı…
ELAZIĞ'IN İLK KADIN SPİKERİ ŞİMDİ HOCA... NASIL BİR DUYGU?
Evet Elazığ'ın ilk kadın haber spikeri olmanın her zaman gururunu yaşadım. Çocuk yaşlardaydım diyebilirim. Zamanla daha fazla tecrübe kazandım ve spikerliği meslek edindim. Başardıkça ve iltifat aldıkça daha çok sevdim mesleğimi. Medya sektöründe hem kamera önünde hem de kamera arkasında yıllarca çalıştım. Hayatımda mikrofon hep oldu. İnşallah hep de olur.
Diksiyon dersleri verdiğimi söylemiştim. Bunun yanı sıra Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Radyo ve Televizyon bölümünde derslere giriyorum. Üniversitedeki ikinci yılım. Akademisyenlikte keyifli bence. Gençlerle bilgi ve tecrübelerinizi paylaşmak sizi motive ediyor.
Peki diksiyon eğitmenliği nedir? Herkes diksiyon eğitimi verebilir mi?
Diksiyon eğitimi, güzel ve doğru konuşmak adına verdiğiniz eğitimi kapsar.Bu konuda yeterliliği olan kişiler bu eğitimi verebilir elbette.Ancak medya sektöründe çalışan herkes bu eğitimi verebilir mi derseniz? Elbette hayır derim.Her şeyden önce sizin öncesinde bu eğitimi almış olmanız gerekir.Diğer taraftan sizin bilgi ve birikiminizle de alakalı bir durum var ortada. Çünkü diksiyon eğitimini uygulamalı olarak işliyorsunuz,örneklerle konuları zenginleştirmeniz gerekiyor. Mesela her ders çıkışı öğrencilerimin derste sıkılmadıklarını ve keyifle dersten çıktığını görünce çok mutlu oluyorum.Bütün bunların yanında ve bence en önemlisi, dersi veren kişinin düzgün bir diksiyona sahip olması...Çünkü siz bir aktarıcısınız. Yanlış telaffuzlar yapmak gibi bir lüksünüz olamaz.