BAK, ŞUNU YAPTIM!
Depremde tüm devlet ve ülke halkı ile birlikte şehrimizin her bir ferdi acıları dindirmek için seferber oldu. Kimseden bir rica ve talimat beklemeden düştü yollara ve çadır kentlerde yaşayan ya da farklı bölgelerde geçici olarak misafir edilen insanların imdadına yetişti.
Hemen her evden birkaç kişi bulundu bu çalışmaların içinde. Kimisi bedeniyle AFAD deposunda malzeme indirip yükledi, kimi aracıyla malzeme ulaştırdı, kimi kendi cebinden çocuklara değişik hediyeler alıp dağıttı, kimi yaşadıkları depremlere rağmen tüm acısını, tüm gelecek hayallerini enkaz altında bırakıp tüm naifliği ve fedakrlığı minik çocukların bozulan psikolojilerini düzeltmek adına çırpındı durdu. Her bir Elazığlı vardı bu çalışmalarda ve her bir ferdin katkısı oldu bu zor günleri atlatmak için.
Ancak bazı insanlarımızın yaptıkları bu güzelliklere ve hayırlı işlere riyayı ve gösterişi bulaştırınca ne sevabı ne de anlamı kaldı. Taşıdığı bir koli ile resim çekenler mi, bir çocuğa hediye verirken, bir çadırın önünde soğuktan üşüyen bir çocuk, bir AFAD görevlisi ile çekilen resim, bu çalışmalarda öne çıkan bir gurupla çekilen fotoğraf ve nice görüntüler…
Bu insanlar ne yazık ki sosyal medyada bol bol görüntü verdiler ve yaptıkları hayırlı işlersin sürekli reklamını yaptılar. Oysa bizim inancımız müktesebatımızda yoktu bu tür şeyler. Sağ elin verdiğini sol el duymayacaktı.
Tabi bu ilkeler normal insanlar için geçerli. Hayatta hiçbir başarısı olmamış, üstünlük duygusu, empati yoksunluğu, kendini özel zannetme ve beğenilme ihtiyacı ve hayranlık beklentisi olan insanların görünürlük gayretleri kendilerini böylesi bir konuma düşürdü ne yazık ki..
Hele, sıcak evinde oturup televizyonunu izleyip çayını yudumlayıp da 'insanlarımız çadırda donuyor' diye vicdan yapan zatlara ne demeli. Yanıyorsa gerçekten yüreğin, çık sıcak evinden de git bir çadıra derman ol, ilaç ol. Hiçbir şey olmasan da depremdaş ol, kardeş ol.
Yapma böyle ucuz merhamet tüccarlığı ve bezirgnlığı…
Hemen her evden birkaç kişi bulundu bu çalışmaların içinde. Kimisi bedeniyle AFAD deposunda malzeme indirip yükledi, kimi aracıyla malzeme ulaştırdı, kimi kendi cebinden çocuklara değişik hediyeler alıp dağıttı, kimi yaşadıkları depremlere rağmen tüm acısını, tüm gelecek hayallerini enkaz altında bırakıp tüm naifliği ve fedakrlığı minik çocukların bozulan psikolojilerini düzeltmek adına çırpındı durdu. Her bir Elazığlı vardı bu çalışmalarda ve her bir ferdin katkısı oldu bu zor günleri atlatmak için.
Ancak bazı insanlarımızın yaptıkları bu güzelliklere ve hayırlı işlere riyayı ve gösterişi bulaştırınca ne sevabı ne de anlamı kaldı. Taşıdığı bir koli ile resim çekenler mi, bir çocuğa hediye verirken, bir çadırın önünde soğuktan üşüyen bir çocuk, bir AFAD görevlisi ile çekilen resim, bu çalışmalarda öne çıkan bir gurupla çekilen fotoğraf ve nice görüntüler…
Bu insanlar ne yazık ki sosyal medyada bol bol görüntü verdiler ve yaptıkları hayırlı işlersin sürekli reklamını yaptılar. Oysa bizim inancımız müktesebatımızda yoktu bu tür şeyler. Sağ elin verdiğini sol el duymayacaktı.
Tabi bu ilkeler normal insanlar için geçerli. Hayatta hiçbir başarısı olmamış, üstünlük duygusu, empati yoksunluğu, kendini özel zannetme ve beğenilme ihtiyacı ve hayranlık beklentisi olan insanların görünürlük gayretleri kendilerini böylesi bir konuma düşürdü ne yazık ki..
Hele, sıcak evinde oturup televizyonunu izleyip çayını yudumlayıp da 'insanlarımız çadırda donuyor' diye vicdan yapan zatlara ne demeli. Yanıyorsa gerçekten yüreğin, çık sıcak evinden de git bir çadıra derman ol, ilaç ol. Hiçbir şey olmasan da depremdaş ol, kardeş ol.
Yapma böyle ucuz merhamet tüccarlığı ve bezirgnlığı…