AHİLİK

Geçen hafta içerisinde Ahilik haftası etkinlikleri dâhilinde Elazığ dan üç kişilik bir heyetle Kırşehir iline gittik

AHİLİK
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Geçen hafta içerisinde Ahilik haftası etkinlikleri dâhilinde Elazığ dan üç kişilik bir heyetle Kırşehir iline gittik.

Programın amacı Kırşehir ilinin tanıtımından çok Ahiliğin anlatımı, tanıtımı ve ahiliğin günümüzde ne kadar etkili bir ahlak, hoşgörü, dürüstlük abidesi olduğunun farkına varılmasına katkı sağlamak içindi.

      Doğrusunu söylemek gerekirse Ahilik kelimesinin ne anlama geldiğini sadece duymuşluktan öte, bu kadar derin, anlamlı ve İslam dininin temelini oluşturan faktörlerden biri olduğunu bilmiyordum diyebilirim.

      Kırşehir belediye Sayın Yaşar Bahçeci ile yaptığımız söyleşide,  ahiliğin aslen bir felsefe olduğunu belirterek onu anlamak ve çözmek için insanın elinin açık, hoşgörülü, dürüst, namuslu olması gerektiğini çünkü ahiliğin kardeşlik olmasının yanında dürüst ticaretin başlangıcı olduğunu söylemesi dikkatimizi çekerken ahiliği daha iyi tanımak için Ahi Evran-ı yakından tanıma ihtiyacı duymuş olduk.

      Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan´ın Hoy kasabasında doğmuştur (1171). Hoy, Türkiye´nin doğu sınırından 60 km. Uzaklıkta ve “Sultan Tuğrul” zamanından beri Türkler ´in meskûn olduğu bir bölgedir.

      Ahi Evran´ın asıl adı “Nasırüddin Mahmud el Hoyi” olarak kayıtlara geçmiştir. Ahi Evran ilk eğitimini Azerbaycan’da doğum yeri olan Hoy kasabasında aldıktan sonra,  Horasan’a giderek orada ünlü âlimlerden “Fahreddin Râzi” den(1149-1209)  Felsefe ve Kur´an-ı Kerim tefsirlerini öğrenmiştir

     Ahi Evran gençliğinde Ahmet Ye Sevi’nin talebelerinden aldığı ilk tasavvuf terbiyesi ile yetişmiş ve olgunlaşmıştır. Ahi Evran, o devrin mutasavvıflarının buluşma yeri olan Bağdat´a gitmeye karar verir. Bağdat´a gitmeden önce Hac farizasını yerine getirir sonra dönüş yolunda müstakbel kayınpederi “Evhadü´d –Din Kirmanî” ile tanışır. Büyük üstat sayesinde halife “Nâsır Li-di-nillah” ile tanıştırılan Ahi Evran, halifenin kurduğu Fütüvvet Teşkilatı´na girer.

        Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, kayınpederi Evhadü´d –Din Kirmanî ile Anadolu´ya gelen Ahi Evran, Konya´da Sultan´a yazdığı Letaif-i Gıyasiye adlı kitabını sunar, Kitabın 1. cildi felsefe, 2. cildi ahlâk ve siyaset, 3. cildi fıkıh (İslâm hukuku), 4. cildi dua ve ibadet hakkındadır.

      İbni Sina hayranı olan hükümdar, kendisine sunulan kitapları beğenmekle kalmaz, aynı zamanda Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´ye gelen Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´de devletin desteği ile debbağları ve diğer sanatkârları da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına öncülük eder. Her sanat dalındaki birliklerin bir araya toplandığı bu siteler Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlar.     

       Sultan Alâeddin Keykubat´ın Ahi birliklerini desteklenmesi sonucu Anadolu´nun birçok yerinde bu birlikler süratle gelişir. Bu dönem Anadolu Selçuklu Devleti´nin iktisaden en parlak dönemi olmuştur. Sultan Alâeddin´in oğlu tarafından öldürülmesinden sonra Ahiler bu duruma tavır aldılar. Onun yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev´i hiç affetmezler. Ahi Evran´ı çekemeyenler onunla yeni hükümdarın arasını açmaya çalışırlar. Konya da dersler veren Ahi Evran burada çeşitli olumsuzluklarla karşılaşır. Bu yüzden burada daha fazla kalmaz ve Kırşehir´e gelerek Ahi birliklerinin teşkilâtlandırılmasına hız verir.

      Kırşehir´e eşi Fatma Ana ile yerleşen Ahi Evran, eşinin kurduğu Anadolu kadınlar birliği teşkilâtını da himaye etmiş, her iki teşkilâtın büyümesi ve gelişmesi için  büyük çaba sarf etmiştir.

      Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus´a sunduğu Letaif-i Hikmet adlı kitap, sultanlara ve yöneticilere nasihat verici ve “Siyasetname” türü bir eserdir. Bu eserde halkın ihtiyaçları belirlenmekte, bu ihtiyaçların karşılanması, istihdamın, kaliteli bol ve ucuz üretimin arttırılması sırasında çıkabilecek sorunlara karşı tedbirlerin neler olması gerektiği şöyle anlatılmaktadır.

      “Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanları yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek ddigerarının gerektirdiği âlet ve edevatı imal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu yüzden toplumun ihtiyaç duyduğu ürünlerinin üretimi için lüzumlu olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır. Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat ddigerarının meydana getirilmesi gerekmektedir.”

       Ahi Evran´a göre toplumdaki fertlerin büyük bir kesiminin sanata yönlendirilmesi ve her birinin belli bir sanat dalıyla meşgul olması gerekir ki, toplumun ihtiyaçları görülsün. Ahi Evran´ın kurduğu Ahilik teşkilâtının eğitim anlayışı bu temel görüşe dayanmaktadır. Devlete düşen görev, bu görüşe destek vererek halkın eğitilmesine ve yönlendirilmesine yardımcı olmaktır. Ahi Evran´ın eserinde belirttiği eğitim ve öğretim konusundaki tüm öneriler, Ahi birliklerinde uygulanmıştır. Ahi Evran´ın teknik öğretim ve ahlâka yönelik eserleri, yıllarca Ahi birliklerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.

      Ahi Evran, Letaif-i Gıyasiye, Letaif-i Hikmet´ten başka Vaziyet, Ruh´un Bekâsı, Tıp ve İbni Sina´dan tercüme kitabı dâhil olmak üzere, yirmiye yakın eser bırakmıştır.

      Ahi Evran hayatı boyunca ilimle ve eğitimle uğraşmış. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış.” Hadis-i Şerif’ini kendisine ilke edinmiştir. Birlik üyelerine devamlı olarak çalışmayı öğütlemiştir. Üretimin ancak çalışarak sağlanacağını bilen Ahi Evran, insanların ihtiyaçlarını gidermesinin de Allah ın buyruğu olduğuna inanmaktadır. Bu bakımdan çalışmak, insanları mutlu etmek, ibadet etmek kadar önemlidir.

       Bu doğrultuda aşağıda İbn-i Sina’ın iş ahlakı hakkında söylediği şu sözler işin özü değil de nedir?

      “Ezerek, zorlayarak ve boğuşarak elde edilen her artık; günahla, utançla, yüzsuyu dökmekle, hayâsızlıkla, haysiyet düşüklüğüyle ve ırz lekesiyle kazanılan her kâr, miktarı büyük olsa da önemsizdir, çok olsa da değersizdir, yararlı görülse de yararsızdır.

      Lekesiz temiz kazanç ve bitkinliğe düşmeden elde edilen fazlalık, miktarı az olsa da, tartıda hafif gelse de daha lezzetli, daha bereketli ve daha kazançlıdır”