1 KASIM SEÇİMLERİ!

Bugünden sonra her Cuma sizlerle birlikte olacağız

1 KASIM SEÇİMLERİ!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bugünden sonra her Cuma sizlerle birlikte olacağız. Şehrimizin ve ülkemizin konuştuğu konulara bizler de buradan dâhil olup kendi görüşlerimizi ifade edeceğiz. Hâkimiyet Gazetesi sahibi Ahmet Bey’in bizlere sunduğu bu imkâna teşekkür ediyor ve Hâkimiyet ailesinde olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Tabi burada usta gazeteci modunda afili cümleler kurma gibi bir iddiamız yok. Dilimizin döndüğü kadarıyla gündemdeki konulara bizler de kenarından köşesinden değinmiş olacağız.

Şehrin sorunları daha bir önde olacak bu köşede. Şehri bırakıp uzaklara gitmemeye çalışacağız. Ancak şehri ülkeden, şehir gündemini de ülke gündeminden ayırmak da oldukça zor. Bizler dengeyi hep şehir lehinde bozan taraf olacağız.

Gündemin bir numaralı konusu 1 Kasım seçimleri. Bu seçimlere farklı anlam ve misyon yükleyenleri hep dinliyoruz. Bir kesim diktatörden kurtulmanın miladı olarak görüyor, bir diğer kesim ise istiklal savaşı kadar önemli ve kritik buluyor.

Her iki tarafın da bu konuda kendilerince oluşturulmuş bir sistematiği ve gerekçe manzumesi var. Saflar ve hatlar o kadar artırılmış ki ortak bir nokta bulmanın imkanı yok gibi görülüyor. İki taraf da aslında olaylara hissi bakıyor. Her seçim önemlidir. Her seçim ülkenin kaderinde etkili olan dönüm noktalarıdır. Burası doğru ama seçimler ve alınan sonuçların siyasetçilerde bir muhasebe yapma ve yeniden kendini konumlandırmaya da bir fırsat yaratma gibi bir karakteri var.

Seçimleri ülke açısından değil de bir kişinin gitmesi ve kalması üzerinden yorumlamak ve buna göre söylem ve politika geliştirmek doğru değil. Bir kişinin gitmesi ve kalmasının önemi vardır belki bir kesimde. Ancak önemli olan bu kişinin gitmesiyle ülkenin ne kazanacağıdır. Kaybedeceğinden bahsederek ben de karşı safa geçmek istemiyorum ama ne kazanacağını ciddi anlamda merak ediyorum.

Seçimlerin ana figürü partiler, seçim beyannameleri ve liderler değil Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuş adeta. Karşı taraf bütün hatlarıyla cumhurbaşkanı ve onun görev yaptığı külliye ve duruşuna endekslenmiş durumda.

O ne yapsa ne söylese suç. Gündemle ilgili konuşması suç, görüş belirtmesi suç. Halkla buluşması suç, açılış yapması suç olarak nitelendiriliyor. Peki, ne isteniyor Erdoğan’dan. Sarayında otur, kararnameleri imzala, zaman zaman kanarya sevenler derneğini ziyaret et, resepsiyonlar düzenle, bahçede eşinle birlikte yürürken poz ver ve bunu sosyal hesabından yayınla ve bazen de taktığın kravatın markasını gündem yaptırmaya çalışan basın danışmanlarıyla çalış.

Karşı tarafın Erdoğan’dan beklentileri budur. Onlar eski Türkiye’nin Cumhurbaşkanları ile büyüdükleri için bu beklentiler içinde olmalarını da kınamıyorum aslında. Çünkü alışkanlıklar insanların vazgeçemedikleri efendileridir. Onlar bu düşüncelere köle olmaya devam edecek zavdigerılar olarak arz-ı edam etmeye devam edecekler.

Bugün cumhurbaşkanlığı koltuğunda olan ve ilk defa halkın oyuyla seçilerek o makamda bulunan recep Tayyip Erdoğan sıradan bir siyasi ve lider değil. O İslami ve insani duruşu ve dünyadaki zulümlere anında tepki veren duyarlı biri.

Dişi ve tırnağıyla 2002 de içi boşaltılmış ve batağa sürüklenmiş bir ülkeyi dünyada örnek alınan bir ülke haline getiren Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir iradeye sahip lideri yemeye çalışanlara bir bakın Allah aşkına. Bu ülkeye faydası ve hizmeti olan biri var mı aralarında.

Yok yok… Bu iş bir insanın gönderilmesi kadar da basit değil dostlar. Küresel aktörler, kovanlarına çomak sokan Erdoğan’dan kurtulmak istiyorlar. Bunun için de içimizdeki beyinsizleri kullanıyorlar.