Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ağın'a Gitmek İçin

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Geçtiğimiz gün, Ağın İlçesine bir vesile ile günü birlik gidip döneyim dedim…
Hemen telefonu çevirdim… Ağın İlçemize de giden minibüslerin kalktığı
garajı aradım.
Benim niyetim sabahleyin 8 ila 9 arasında gidip, Ağın İlçesinde
işlerimi hallederek ikindi sonrası dönmekti…
Telefondaki ses bizlere, “Ağın İlçemize sabahleyin arabamız yok efendim…”
Arabamız, sabahleyin Ağın İlçemizden kalkıyor, akşamleyin de,
Elâzığ’dan Ağın’a dönüş yapıyor.
Ağın- Saraycık Köyünden bir yakınımız, “ben sizleri gelip Elâzığ’dan
alayım, birlikte Ağın’a gider ve sizler işlerinizi bitirdikten sonra
tekrar Elâzığ’a getiririm…”
İmkânınız olmayınca ne yapacaksınız?
“77 km uzaklıkta bulunan İlçeniz sizlere, ulaşım olmayınca çok uzaklarda kalır!”
Ahmet Kutsi Tecer’in o meşhur şiiri hafızalarımıza sıcak bir düş gibi düşer;
“Orada bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür!”
Bu şiir, 1927 tarihinde Ahmet Kutsi Tecer tarafından hasretini çektiği
Kemaliye’nin Apçağa Köyü için kaleme alıyorlardı.
1882-1885 yılları arasında Sivas Valiliği yapan Halil Rıfat Paşa’nın
meşhur bir sözü vardır;
“Gidemediğin, Ulaşamadığın, Dokunamadığın, Varlığını hissettiremediğin
yer senin değildir!”
Bazen acı konuşacaksınız… Öylesine konuşacaksınız ki, ‘aklıselim
sahibi insanların vicdanlarına dokunacaksınız!”
Sözleriniz, büyük bir çığlık gibi gelecek…
Ağın İlçemiz için, “Türkiye’nin en güvenilir, huzur ilçesini”
ifadesini kullanırız.
1970’lerde bile, Türkiye’nin en fazla okur-yazar İlçesi olarak biliniyordu.
Ağın, nüfusuna oranla o kadar çok, ‘ak saçlı, bilge kişileri bağrından
çıkarmıştır ki…’ bunların her biri sadece Ağın İlçemizin değil,
Türkiye’nin de yüz aklarıdır…
1947’lerden 1960’lara kadar Ağın Belediye Başkanlığı yapan rahmetli
Ekrem İspir hayatta olsalardı, bugünler için neler yaparlardı?
Mutlaka duruma müdahale ederlerdi!
Turizm Bakanlığı eski müsteşarı Kemal Baytaş acaba hayatta olsalardı
ne yaparlardı?
“---Ağın, şehrin turizme açılan önemli kapılarından sizler ne
yapıyorsunuz?” derlerdi.
Ya, Eğitimci Hilmi Ziya Apak, o da müdahale ederdi…
Ağın İlçesinin 2000’li yıllara kadar en büyük sıkıntısı neydi?
“-köprünün olmayışıydı!”
Şimdi, Allah’a hamd olsun, ‘köprü de var’
O halde, “elimizi taşın altına koyacağız!”
Dahası mı, ‘gövdemizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceğiz’
Yeni Ağın Belediye Başkanı Sayın Şeref Çakar beyefendiyi makamında
ziyaret ediyoruz. Yeni görevlerinde başarılar diliyoruz. Tabi ki,
“bizim en büyük sevdamız Ağın’ı konuşuyoruz!”
Bir İlçe için, bir kent için, ‘olmazsa olmazı…’ şüphesiz ki ulaşımdır.
Ulaşım konusunda, “yolumuz var, köprümüz var…”  Bizlere düşen nedir?
Ulaşım konularında, ilçe olarak hiçbir eksiğimiz olmamalıdır!
Elâzığ İlimiz için turizmden/ bu sektörün günümüzdeki gücünden/
potansiyelinden söz ediyoruz.
Ağın İlçemize, ‘sahip çıkılırsa turizm potansiyeli katlanarak artar!”
Ağın İlçemizin bir saklı cennet olduğunu niye düşünmeyiz?
Karasu Vadisinin kapısının, Ağın İlçemiz olduğunu söylemek isterim…
Ağın İlçemizin tarihini, kültürünü, yetiştirmiş olduğu insan
potansiyelini düşündüğümüzde, her geçen günün büyük bir kayıp olduğunu
söylemek isterim.
Güftesi eski Bakanlarımızdan Ali Coşkun’a, Bestesi Burhan Tarlabaşı’na
ait, “Ağın’ın Hasretli Türküsünü” dinliyorum.
“Yıllar var gitmedin Şirin Ağın’a
Özledim çıkmaya maya dağına
Bülbülü ötmeyen viran bağına
Yanar ağlarım neden öksüz kaldık
Ona yanarım ona ağlarım!

Tarihe mi küstün Şanlı Ağın’ım
Nerede düğünlerin hani halayın
Uzakta olsam da sana hayranım
Neden öksüz kaldık ona yanarım”

Oğuz boylarından gelen Türk’lerdir
Ağın’da öz lehçe arı Türkçedir
Derindir kültürü hem de zengindir
Gurbette hasretle yanar ağlarım
Neden öksüz kaldık ona yanarım”
Ağın İlçemizin toplam nüfusu niye/ veya neden, “iki bin beş yüzler de olsun!”
Ağın İlçemiz, “bademiyle, üzümüyle, narıyla, leblebisiyle…” daha da
ötede, bağrından çıkardığı, ‘erdemli insanıyla…’ çok farklı yerlerde
olmalıdır.
Her Ağınlı hemşerimizden isteğimiz, “Ata yurdumuza / çocukluğumuzun
geçtiği / hatıralarımızla burnumuzda tüten güzelim diyarlara “SILA-İ
RAHİM YAPALIM!”
Yol var, Köprü var, ama “yolcu yok…” sözü o kadar ağır geliyor ki…
Rahmetli Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun, “AĞIN”
şiirini birlikte okuyalım,

“Bunca güzel sevdik, fakat hiçbiri,
Ağın dedikleri yar gibi değil.
Çok meyva devşirdik bağdan bahçeden,
Onun bağrındaki NAR gibi değil.

Ey ak-ın, yeşilin, morun aşığı,
Ey gönül tahtının son yakışığı,
Yıldızın, güneşin, ayın ışığı,
Senin yüzündeki NUR gibi değil.

Gönül yeşilinden aldı muradı,
Dil seninkine eş lezzet aradı.
Cem' in camındaki şarabın tadı,
Al yanağındaki TER gibi değil.

Ab-ı havasının özelliği var,
Ömrümüzde onun tazeliği var.
Sorarsan ne gibi özelliği var?
Gönül gözüyle bak, KÖR gibi değil.

Ayranlı çorbayı, sütlü kuymağı,
Yiyenin ağzında kalır parmağı,
İstanbul lokumu, Afyon kaymağı,
Haşili süzekte LOR gibi değil.

Nerde Eğin, Nerde Çemişgezek' ler?
Bu elleri bizim Ağın bezekler,
Burcu burcu vatan kokar tezekler,
Sözümüz gerçektir, SIR gibi değil.

Baht yıldızın yeni doğmak üzere,
Hak saklaya gelmeye kem nazara,
Dünyadaki hiç bir güzel manzara,
Damlarda serili ÇİR gibi değil.

Yıldırım der: Şairin sözüdür işi,
Portakallara teşbih eder mişmişi,
Sevdiğine tutsak olmayan kişi,
Aslında köledir, HÜR gibi değil.”

Yazarın Diğer Yazıları